I'm sorry, I'm not allowed to give you that information.
- Özür dilerim, o bilgiyi size vermeye izinli değilim.
You're allowed to do that.
- Onu yapmaya izinlisin.
She's off with the flu.
- O, gripten dolayı izinlidir.
The policeman was off duty when he was shot to death.
- Polis vurularak öldürüldüğünde izinliydi.
The policeman was off duty when he was shot to death.
- Polis vurularak öldürüldüğünde izinliydi.
Are you off duty tonight?
- Bu gece izinli misin?
He is planning to go home on leave.
- İzinli olarak eve gitmeyi planlıyor.
He's just gone on leave.
- O az önce izinli gitti.
Tom is permitted to do that.
- Tom bunu yapmak için izinli.
She wanted my permission to use the telephone.
- Telefonu kullanabilmek için benden izin istedi.
He's just gone on leave.
- O az önce izinli gitti.
Will you permit us to leave now?
- Şimdi gitmemize izin verir misin?
It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
- Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
Put out your cigarette. Smoking's not permitted here.
- Sigaranı söndür. Burada sigara içmeye izin verilmez.
Half the office took a day off.
- Ofisin yarısı izin aldı.
The boss gave us all a day off.
- Patron hepimize bir günlük izin verdi.
Circumstances do not permit me such a holiday.
- Koşullar bana böyle bir tatil izin vermez.
I am, by no means, allowed to become ill now, tomorrow is my holiday.
- Şimdi hiçbir şekilde hasta olmama izin verilmiyor. Yarın benim tatilim.
Why wouldn't you let me get a driver's license?
- Neden ehliyet almama izin vermedin?
Let me take a look at your driver's license.
- Ehliyetine bakmama izin ver.
His mother will not consent to his going there alone.
- Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
- İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
Tom has been allowing me to borrow his bicycle every Monday.
- Tom her pazartesi onun bisikletini ödünç almama izin veriyor.
I think it's time for me to stop allowing her to always have her own way.
- Sanırım onun her zaman istediğini yapmasına izin vermeyi durdurmamın zamanıdır.
You are not allowed to violate the rules.
- Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
You will be allowed to use this room tomorrow.
- Yarın bu odayı kullanmana izin verilecek.
I'm going to take my vacation in September rather than July.
- İzinimi temmuzda değil eylülde alacağım.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
I'm on a paid vacation.
- Ben ücretli izindeyim.
Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
- Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
Would you mind letting me see your passport?
- Pasaportunuzu görmeme izin verir misiniz?
We won't let you pass away.
- Ölmene izin vermeyeceğiz.
Will you excuse me for a moment?
- Bana biraz izin verir misiniz?
Will you excuse me for just a moment?
- Biraz izin verir misiniz?
Most government workers are on furlough.
- Çoğu hükümet çalışanı izinde.
I will come, weather permitting.
- Hava izin verirse, gelirim.