Tom got a decent grade on the test he took last week.
- Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.
You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
John can't speak French well.
- John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.
These scissors don't cut well.
- Bu makas iyi kesmiyor.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Good evening, how are you?
- İyi akşamlar, nasılsın?
Guinness is the finest of beers.
- Guinness biraların en iyisidir.
He became the finest actor on the American stage.
- O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
Mr. Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
Great care has been taken to use only the finest ingredients.
- Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
I'm alright if you're alright.
- Sen iyiysen ben iyiyim.
Don't worry, mom. I'll be alright!
- Merak etme, anne. Ben iyi olacağım!
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
A laptop is better than a desktop.
- Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
Nakido is better than Twitter.
- Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Your dad is really cool. Not really.
- Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
I always thought Tom was so cool.
- Ben hep Tom'un çok iyi olduğunu düşündüm.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
Lincoln was not well-known.
- Lincoln iyi tanınmıyordu.
In my opinion, a well-designed website shouldn't require horizontal scrolling.
- Bence, iyi tasarlanmış bir web sitesi yatay kaydırma gerektirmemeli.
I am deeply grateful to you for your kindness.
- İyiliğin için sana derinden minnettarım.
I can't thank you enough for your kindness.
- Ben senin iyiliğin için ne kadar teşekkür etsem azdır.
He speaks English fairly well.
- O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
- Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
I know it well enough.
- Ben onu yeterince iyi tanıyorum.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
That sounds too good to be true.
- O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
- Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
Even if it was somebody else who made her happy, as long as she is happy, that's fine.
- Onu mutlu eden başka biri olsa da, o mutlu olduğu sürece, bu iyi.
Happy birthday, Muiriel!
- İyi ki doğdun, Muiriel!
Are you okay? You look really sad.
- İyi misin? Gerçekten üzgün görünüyorsun.
Everything will be okay. I promise.
- Her şeyin iyi olacağına söz veriyorum.
If you eat well, you're likely to live longer.
- İyi beslenirseniz muhtemelen daha uzun yaşarsınız.
You know as well as I do that that isn't likely to happen.
- Onun muhtemelen olmayacağını benim bildiğim kadar iyi biliyorsun.
The house looked good; moreover, the price was right.
- Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
It is lucky that the weather should be so nice.
- Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
Tom knows Mary pretty well.
- Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
Tom is pretty good at playing piano by ear.
- Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
We all agreed it was a good idea.
- Hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu kabul ettik.
Oysters don't agree with me.
- İstiridye bana iyi gelmiyor.
A handsome man is a good reason to go to hell.
- Yakışıklı bir adam, cehenneme gitmek için iyi bir nedendir.
He is not handsome, to be sure, but he is good-natured.
- O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur.
Swimming is good exercise for the whole body.
- Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
Karam is the best student in the whole school.
- Karam, bütün okuldaki en iyi öğrencidir.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
A laptop is better than a desktop.
- Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
In my opinion, German is the best language in the world.
- Bana göre Almanca dünyadaki en iyi dildir.
Best regards to your father.
- Babana en iyi dileklerimle.
Good evening, everyone.
- Herkese iyi akşamlar.
Good evening, ladies and gentlemen.
- İyi akşamlar, bayanlar ve baylar!
Our future depends on the goodwill of a small elite.
- Geleceğimiz küçük bir elitin iyi niyetine bağlıdır.
Emma Watson is a UN Women Goodwill Ambassador.
- Emma Watson, BM Kadın İyi Niyet Elçisidir.
My parents send you their best regards.
- Ebeveynlerim size en iyi dileklerini gönderdi.
Please give my best regards to Tom.
- Lütfen Tom'a en iyi dileklerimi iletin.
Tom is generous and good natured.
- Tom cömert ve iyi huyludur.
I like my meat well done.
- Etimi iyi pişmiş severim.
I'd like my steak well done.
- Bifteğimi iyi pişmiş istiyorum.
Potato chips are not good for you.
- Patates cipsi senin için iyi değildir.
It's not good to read in a dark room.
- Karanlık bir odada okumak iyi değildir.
I want to feel good about myself.
- Kendim hakkında iyi hissetmek istiyorum.
She is not beautiful, certainly, but she is good-natured.
- O kesinlikle güzel değil ama iyi huylu.
My mother is carefree, cheerful and good-natured.
- Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.
The ideal woman for me would be well-mannered, intelligent and a polyglot.
- Benim için ideal kadın, iyi huylu, akıllı ve birçok dilli olacaktır.
She is a well-mannered girl.
- O iyi huylu bir kızdır.
Why should men get all the good jobs?
- Neden erkekler tüm iyi işleri almalı.
Don't forget that good jobs are very hard to come by these days.
- Bu günlerde iyi işler edinmenin çok zor olduğunu unutma.
Let's send Tom a sympathy card.
- Tom'a bir iyi niyet kartı gönderelim.
Happy birthday, Muiriel!
- İyi ki doğdun, Muiriel!
Tom kissed Mary good night.
- Tom Mary'ye iyi geceler öpücüğü verdi.
She wished me good night.
- O, bana iyi geceler diledi.
Tom is still doing well.
- Tom hâlâ iyi durumda.
He has been well off since he started this job.
- O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
I should've tried harder to get along with everyone in the class.
- Sınıftaki herkesle iyi geçinmek için daha çok çalışmalıydım.
He is hard to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
Yes, it's true I've forgotten the world. Who cares about it but you? Luckily, you're there to save it!
- Evet, benim dünyayı unuttuğum doğrudur. Ama senden başka kimin umurunda? İyi ki, onu kurtarmak için oradasınız!
Luckily nobody got wet.
- İyi ki kimse ıslanmadı.
My sister is kind to children.
- Kız kardeşim çocuklara karşı iyi kalplidir.
Be the kindhearted man you always were.
- Her zaman olduğun iyi kalpli adam ol.
I should've tried harder to get along with everyone in the class.
- Sınıftaki herkesle iyi geçinmek için daha çok çalışmalıydım.
Please try your best to get along with everybody else.
- Lütfen başka herkesle iyi geçinmek için elinden geleni yapmaya çalış.
I have to say goodnight to them.
- Onlara iyi geceler demek zorundayım.
Tom said goodnight to Mary.
- Tom Mary'ye iyi geceler dedi.
I would like to get better at speaking French.
- Fransızca konuşmada daha iyi olmak istiyorum.
If you ever want to get better, you have to take this medicine.
- Daha iyi olmak istiyorsan bu ilacı almak zorundasın.
Best regards to your father.
- Babana en iyi dileklerimle.
Please give my best regards to Tom.
- Lütfen Tom'a en iyi dileklerimi iletin.
The paintings were in very good condition.
- Resimler çok iyi durumdaydı.
This car is in good condition.
- Bu araba iyi durumdadır.
Tom kissed Mary good night.
- Tom Mary'ye iyi geceler öpücüğü verdi.
She kissed her mother good night.
- Annesine iyi geceler öpücüğü verdi.
Good day, how are you?
- İyi günler, nasılsınız?
Good day. Are you Mr. Sherlock Holmes?
- İyi günler. Siz Bay Sherlock Holmes musunuz?
Doesn't it feel good?
- O iyi hissetmiyor mu?
I don't feel good right now.
- Şu anda iyi hissetmiyorum.
The results of Tom's biopsy show that the tumor is benign.
- Tom'un biyopsi sonuçlarına göre, tümör iyi huyludur.
Be the kindhearted man you always were.
- Her zaman olduğun iyi kalpli adam ol.
My sister is kind to children.
- Kız kardeşim çocuklara karşı iyi kalplidir.
You're so kind-hearted.
- Sen çok iyi kalplisin.
Fortunately Mary felt the same way as did Tom.
- İyi ki Mary de Tom'un hissettiği aynı şekilde hissetti.
Fortunately, no passengers were injured.
- İyi ki, hiçbir yolcu yaralanmadı.