Değerli öğeleri araçta bırakmayın.
- Do not leave valuable items in the vehicle.
Tepside beş öğe var, bunlardan üçü anahtar.
- There are five items on the tray, three of which are keys.
Değerli öğeleri araçta bırakmayın.
- Do not leave valuable items in the vehicle.
Güçlü rüzgarlar güvensiz öğeleri uçurabilir.
- Strong winds can blow away unsecured items.
Masanızdaki şu öğelerden hangisini görüyorsunuz?
- Which of these items do you see on your desk?
Güçlü rüzgarlar güvensiz öğeleri uçurabilir.
- Strong winds can blow away unsecured items.
Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.
- These fragile items must be insured against all risks.
Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur.
- These items are rather hard to obtain.
Lütfen listedeki tüm kalemleri kontrol et.
- Please check all the items on this list.
Polis onun sıcak bir madde olduğunu biliyordu.
- The police knew it was a hot item.
Tom listeden birkaç maddeyi savsakladı.
- Tom omitted a couple of items from the list.
Kırılabilir bu parçalar bütün risklere karşı sigortalanmalıdır.
- These fragile items must be insured against all risks.
Bu parçaları elde etmesi oldukça zordur.
- These items are rather hard to obtain.
Canım bu anketi doldurmak istemiyor. Çok öge var.
- I don't feel like filling out this questionnaire. There are too many items.
Acele ederseniz, satın almanız için hâlâ bazı seçim ögeleri kalmış olabilir.
- If you hurry, there still might be some choice items left for you to buy.
Değerli öğeleri araçta bırakmayın.
- Do not leave valuable items in the vehicle.
İstek listendeki öğelerden biri satlıktır.
- One of the items on your wish list is on sale.
Tweezers are great for manipulating small items.
Jack and Jill are an item.
... We flip the card over and we then show you related items ...
... some items in the rest ...