I served in the intelligence corps.
- Ben istihbarat birliklerinde görev yaptım.
She works for French intelligence.
- Fransız İstihbaratı için çalışır.
We have information for Tom.
- Tom için istihbaratımız var.
Tom promised not to divulge the source of the information to anyone.
- Tom istihbaratın kaynağını kimseye ifşa etmeyeceğine ant içti.
Did Pakistani intelligence really know nothing about the terrorist's whereabouts?
- Pakistan istihbaratı gerçekten teröristin nerede olduğu hakkında bir şey biliyor muydu?
Belief is the death of intelligence.
- İnanç istihbaratın ölümüdür.