isteme

listen to the pronunciation of isteme
Турецкий язык - Английский Язык
wish

Jane wishes she could see sumo in England. - Jane İngiltere'de sumo görebilmeyi istemektedir.

Ken wishes to brush up his English. - Ken onun İngilizcesini tazelemeyi istemektedir.

demand

The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them. - Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.

We're here to demand justice. - Adalet istemek için buradayız.

craving
(Kanun) claiming
willing

Ask Tom if he's willing to work part-time. - Tom'a, yarı zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sor.

If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either. - Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.

appealing
desire

We have a natural desire to want to help others. - Başkalarına yardım etmeyi istemeye doğal bir arzumuz var.

One advantage of being old is that you no longer desire all the things that you couldn't afford to buy when you were young. - Yaşlı olmanın bir avantajı gençken almayı göze alamadığın her şeyi artık istememendir.

wishing
requisition
asking

Stop asking me for a drink! Go get it yourself. - Benden içecek istemekten vazgeç! Git onu kendin al.

It's no use asking him for help. - Ondan yardım istemenin faydası yok.

encore
solicitation
iadesini isteme
reclamation
istemek
{f} ask

He has only to ask for help. - O,sadece yardım istemek zorunda.

You have only to ask for it. - Sadece onu istemek zorundasın.

isteme bağlı ödeme
(Ticaret) callable
isteme göre paylaştırma
(Bilgisayar) demand assignment
isteme kipi
(Dilbilim) subjunctive
isteme göre sayfalama
(Bilgisayar) demand paging
isteme kipleri gram
verbal forms indicating volition or necessity
istemek
would

I think asking Tom to be your partner would be a big mistake. - Bence Tom'un ortağın olmasını istemek büyük bir hata olurdu.

It would be a waste of time to ask Tom to help. - Tom'un yardım etmesini istemek zaman kaybı olurdu.

istemek
demand

We're here to demand justice. - Adalet istemek için buradayız.

istemek
seek

I came here seeking justice. - Buraya adalet istemek için geldim.

istemek
call on
istemek
claim
istemek
long

You have wanted to go there for a long time, haven't you? - Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?

istemek
call for
istemek
wish

Ken wishes to brush up his English. - Ken onun İngilizcesini tazelemeyi istemektedir.

Jane wishes she could see sumo in England. - Jane İngiltere'de sumo görebilmeyi istemektedir.

istemek
to want, to demand, to desire, to care (for), to fancy; to ask for; to beg; to need, to require, to entail, to exact, to call for; to order
iste
{f} like

Would you like to dance with me? - Benimle dans etmek ister misin?

Would you like some coffee? - Biraz kahve ister misin?

istemek
{f} invite
istemek
request
istemek
want to
istemek
{f} intend

Mary intends not to give birth to more than two children. - Mary en fazla iki çocuk doğurmayı istemektedir.

istemek
{f} choose
istemek
{f} call upon
iste
require

I am sorry, but I cannot meet your requirement. - Üzgünüm ama isteğinizi yerine getiremem.

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

istemek
would like
istemek
desire
iste
(Bilgisayar) request

When I asked him to lend me some money, he turned down my request. - Ondan bana biraz ödünç para vermesini istediğimde, o, ricamı geri çevirdi.

A map is available upon request. - İstek üzerine bir harita mevcuttur.

iste
(Bilgisayar) pull
istemek
desiderate
istemek
care
istemek
adjure
istemek
order
istemek
covet
istemek
wish for
istemek
(Dilbilim) be after
istemek
(Konuşma Dili) ask for it
istemek
craving
istemek
care for
istemek
(Konuşma Dili) ask for trouble
istemek
entail
istemek
beg

Tom spent most days begging for money in front of tourist attractions. - Tom çoğu günleri turistik yerlerin önünde para istemek için harcadı.

istemek
(Politika, Siyaset) beg for
istemek
aspire to
istemek
be in need of
istemek
(deyim) expect of
istemek
take
istemek
call tor
istemek
do with
istemek
yearn for
istemek
involve
istemek
(deyim) can find it in one's heart
teklif isteme
(Ticaret) tendering
teklif isteme
submission
iste
adjure
iste
{f} willed
iste
{f} required

I would like to but I have a required course tonight. - İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.

Reservations are required. - Rezervasyon isteniyor.

iste
{f} appealing
iste
{f} requested

Tom requested my assistance. - Tom yardımımı istedi.

She requested help, but no one came. - Yardım istedi, ama kimse gelmedi.

iste
{f} craving

I have some cravings. - Benim bazı isteklerim var.

iste
adjure to
iste
covet
iste
crave
iste
want to

Do you want to go to the movies or to the theater? - Sinemaya mı tiyatroya mı gitmek istersin?

Do you want to come with us? - Bizimle gelmek ister misiniz?

iste
call for

Tom decided to call for help. - Tom yardım istemeye karar verdi.

Tom heard Mary call for help. - Tom Mary'nin yardım istediğini duydu.

iste
{f} willing

If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either. - Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.

An astute reader should be willing to weigh everything they read, including anonymous sources. - Akıllı bir okuyucu, anonim kaynaklar dahil, okudukları her şeyi tartmak için istekli olmalıdır.

iste
adjure to be
istemek
ask for

You have only to ask for his help. - Sadece onun yardımını istemek zorundasın.

You have only to ask for it and it will be given to you. - Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.

istemek
like

That was such a bad movie, right? Yeah. I feel like asking for my money back! - O çok kötü bir filmdi, değil mi? Evet. İçimden paramı geri istemek geliyor!

istemek
invoke
istemek
mean

I heard your idea on how to solve the problem, but I would have to ask you to exemplify what you mean. - Sorunun nasıl çözüleceği konusundaki fikrinizi duydum, ancak neyi kastettiğinizi örneklemenizi istemek zorunda kalacağım.

istemek
require
istemek
beseech
istemek
call for sb
istemek
fancy
istemek
yearn
istemek
want

You have wanted to go there for a long time, haven't you? - Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?

Not wanting is the same as having. - İstemek sahip olmakla aynı değildir.

istemek
{f} will

You have only to ask for it and it will be given to you. - Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.

canı isteme
hankering
iste
make a request
iste
want to be
iste
desired

Your English composition leaves almost nothing to be desired. - Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.

There remains nothing to be desired. - İstenilen bir şey yok.

istemek
{f} exact
İstemek
would love

I would love to see the monuments.

benden bunu isteme
(deyim) don't give me that
bunu benden isteme
not for love or money
evlilik dışı çocuğun giderlerini babasından isteme
affiliation order
geri isteme
recall
geri isteme
reclamation
ihale için teklif isteme
(Hukuk) call for tenders
iste
want#to
iste
adjureto
iste
coveted
iste
wantto
istemek
requisition
istemek
court
istemek
solicit
istemek
enjoin
istemek
be spoiling for
istemek
to be necessary; to require
istemek
to ask for (a woman) in marriage
istemek
to ask to see or talk to (someone)
istemek
hanker
istemek
to want, desire, wish
istemek
bespeak
istemek
sue
istemek
hope
istemek
(Hukuk) to claim, to call for
istemek
to ask (someone) for (something)
istemek
spoil
istemek
(Fiili Deyim ) care to
istemek
demand (v)
istemek
sue for
para isteme benden, buz gibi soğurum senden
(Atasözü) You don't like to have much to do with people who are always asking you for money
sığınma isteme hakkı
(Hukuk) right to seek asylum
teklif isteme
(Hukuk) call for tenders
teminat isteme
(Kanun) demanding security
ülkenin kaybettiği toprakları geri isteme
irredentism
ısrarla isteme
exaction
ısrarla isteme
solicitation
Турецкий язык - Турецкий язык
İstemek işi
isteme kipleri
Dilek, istek, gereklik ve emir kavramları veren kipler
iste
(Osmanlı Dönemi) becü
istemek
Bir şeyin kendisine verilmesini veya yapılmasını söylemek, dilemek: "Bir gün benden okumak için kitap istedi."- F. R. Atay
istemek
İstek duymak, arzulamak
istemek
Gerek olmak
istemek
Bir şeyin kendisine verilmesini veya yapılmasını söylemek, dilemek
istemek
Görmek istediğini bildirmek
istemek
İstek duymak, arzulamak: "İçeri girmekten korkarak bahçedeki demir kanepeye oturmak istedi."- P. Safa
istemek
Evlenmek dileğinde bulunmak
istemek
(Osmanlı Dönemi) suâl
İstemek
talip olmak
isteme
Избранное