Romans did not wish for the fall of their empire, but it happened.
- Romalılar, imparatorluğun çöküşünü istemedi, ama oldu.
I understand you wish to contact your husband.
- Kocanızla iletişim kurmayı istemenizi anlıyorum.
The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them.
- Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.
We're here to demand justice.
- Adalet istemek için buradayız.
Ask Tom if he's willing to work part-time.
- Tom'a, yarı zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sor.
Ask Tom if he's willing to work part-time.
- Tom'a, yarı zamanlı çalışmak isteyip istemediğini sorun.
One advantage of being old is that you no longer desire all the things that you couldn't afford to buy when you were young.
- Yaşlı olmanın bir avantajı gençken almayı göze alamadığın her şeyi artık istememendir.
There is no one who doesn't desire peace.
- Barışı istemeyen kimse yok.
Tom wrote to his father asking for money.
- Tom para istemek için babasına yazdı.
It's no use asking him for help.
- Ondan yardım istemenin faydası yok.
You have only to ask for his help.
- Sadece onun yardımını istemek zorundasın.
You have only to ask for it and it will be given to you.
- Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
If I were abroad and I ran out of money, I would call my parents to ask for more.
- Yurt dışında olsam ve param bitse, ben daha fazla istemek için ailemi ararım.
I think asking Tom to be your partner would be a big mistake.
- Bence Tom'un ortağın olmasını istemek büyük bir hata olurdu.
We're here to demand justice.
- Adalet istemek için buradayız.
I came here seeking justice.
- Buraya adalet istemek için geldim.
You have wanted to go there for a long time, haven't you?
- Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
Jane wishes she could see sumo in England.
- Jane İngiltere'de sumo görebilmeyi istemektedir.
Ken wishes to brush up his English.
- Ken onun İngilizcesini tazelemeyi istemektedir.
Would you like some coffee?
- Biraz kahve ister misin?
Would you like coffee or tea?
- Çay veya kahve ister misin?
Mary intends not to give birth to more than two children.
- Mary en fazla iki çocuk doğurmayı istemektedir.
Playing the violin requires much practice.
- Keman çalmak çok pratik ister.
Reservations are required.
- Rezervasyon isteniyor.
Did you request a new desk?
- Yeni bir masa istediniz mi?
The request became a hot political issue in the presidential campaign.
- İstek başkanlık kampanyasında sıcak bir siyasi sorun haline geldi.
Tom spent most days begging for money in front of tourist attractions.
- Tom çoğu günleri turistik yerlerin önünde para istemek için harcadı.
I would like to but I have a required course tonight.
- İsterim ama bu gece gerekli bir kursum var.
Reservations are required.
- Rezervasyon isteniyor.
Mary requested a raise from her boss.
- Mary patronundan bir zam istedi.
She requested help, but no one came.
- Yardım istedi, ama kimse gelmedi.
I have some cravings.
- Benim bazı isteklerim var.
Do you want to come with us?
- Bizimle gelmek ister misiniz?
I don't want to see your faces.
- Yüzlerinizi görmek istemiyorum.
Tom decided to call for help.
- Tom yardım istemeye karar verdi.
They would call for help.
- Onlar yardım istediler.
My sponsor was willing to agree to my suggestion.
- Benim sponsorum benim öneriyi kabul etmek için istekliydi.
He was willing to care for that cat.
- O,o kediye bakmak için istekliydi.
You have only to ask for his help.
- Sadece onun yardımını istemek zorundasın.
They came to ask for peace.
- Onlar barış istemek için geldi.
That was such a bad movie, right? Yeah. I feel like asking for my money back!
- O çok kötü bir filmdi, değil mi? Evet. İçimden paramı geri istemek geliyor!
I heard your idea on how to solve the problem, but I would have to ask you to exemplify what you mean.
- Sorunun nasıl çözüleceği konusundaki fikrinizi duydum, ancak neyi kastettiğinizi örneklemenizi istemek zorunda kalacağım.
You have wanted to go there for a long time, haven't you?
- Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
If you wanted more cake, all you had to do was ask.
- Biraz daha pasta istersen, bütün yapman gereken istemek.
You have only to ask for it and it will be given to you.
- Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
Your English composition leaves almost nothing to be desired.
- Senin ingilizce kompozisyonun neredeyse istenecek bir şey bırakmıyor.
Dan desired to kill Linda.
- Dan Linda'yı öldürmek istedi.
I would love to see the monuments.