islatma

listen to the pronunciation of islatma
Турецкий язык - Английский Язык

Определение islatma в Турецкий язык Английский Язык словарь

ıslatma
soak
ıslatma
drench
ıslatma
soakage
ıslatma
steep
ıslatma
wetting

No one can dry another's tears without wetting his own hands. - Hiç kimse kendi ellerini ıslatmadan başkasının gözyaşlarını kurulayamaz.

ıslatma
damping
ıslatma
(Askeri) sodding
ıslatmak
wet

Tom hates to get his feet wet. - Tom ayaklarını ıslatmaktan nefret eder.

Don't be afraid to get your feet wet. - Senin ayaklarını ıslatmaktan korkma.

ıslatma açısı
wetting angle
ıslatma banyosu
wetting liquor
ıslatma gücü
wetting power
ıslatma maddesi
wetting agent
ıslatma sıvısı
steep
ıslatma teknesi
steeping bowl, steeping tub
ıslatmak
{f} soak
ıslatmak
{f} water
ıslatmak
saturate
ıslatmak
dew
ıslatmak
beat
ıslatmak
drink to
ıslatmak
moisten
ıslatmak
steep
ıslatmak
douse
ıslatmak
dampen
ıslatmak
souse
ıslatmak
sop
ıslatmak
slang to cudgel, beat
ıslatmak
drench
ıslatmak
bedraggle
ıslatmak
damp
ıslatmak
to wet; to moisten, dampen; to moisturize
ıslatmak
(Konuşma Dili) to celebrate (an event) by having a booze-up
ıslatmak
(etek) bedrabble
ıslatmak
sprinkle
ıslatmak
moisturize
ıslatmak
imbrue
ıslatmak
swim
ıslatmak
dowse
ıslatmak
to wet, to soak, to drench, to saturate, to dampen; to beat, to give sb a hiding; to drink to
ıslatmak
dip
ıslatmak
{f} wash
ıslatmak
bathe
Английский Язык - Английский Язык

Определение islatma в Английский Язык Английский Язык словарь

Isla
A female given name coined in the twentieth century from an archaic spelling of Islay, an island in the Hebrides
Isla
coined in the twentieth century from an archaic spelling of Islay, an island in the Hebrides
Isla
{i} family name; town in Mexico
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение islatma в Турецкий язык Турецкий язык словарь

ıslatma
Islatmak işi
ıslatma suyu
Bazı maddelerin çeşitli amaçlarla işlenmesinde kullanıldıktan sonra değişik yöntemlerle ayrılan ve çözünmüş besin maddeleri içeren sıvı
Islatma
(Osmanlı Dönemi) İHDAL
Islatmak
ıslamak
ıslatmak
Dayak atmak veya ağır hakarette bulunmak: "Müfettiş, gazete sahibini iyice ıslattıktan sonra bastonunu, şapkasını aldı, küfrederek kapıdan çıktı."- R. N. Güntekin
ıslatmak
Mutlu bir olayı yeme içme ile kutlamak
ıslatmak
Islak duruma getirmek
ıslatmak
Dayak atmak veya ağır hakarette bulunmak
islatma
Избранное