O büyüleyici ve karşı konulmaz.
- He's charming and irresistible.
Leyla karşı konulmaz hale geldi.
- Layla became irresistible.
Onları karşı konulamaz buluyorum.
- I find them irresistible.
Onu karşı konulamaz buluyorum.
- I find him irresistible.
Mary hakkında onu dayanılmaz yapan bir şey var.
- There's something about Mary that makes her irresistible.
Tom Mary'yi dayanılmaz buldu.
- Tom found Mary irresistible.