Bir banka bize faizle ödünç para verir.
- A bank lends us money at interest.
Hükümet programa katılan firmalara faizsiz kredi sağlayacak.
- The government will provide interest-free loans to firms that participate in the program.
Bu kitabı çok ilginç buldum.
- I found this book very interesting.
O bana ilginç görünüyor.
- It seems interesting to me.
O, onun eylemlerinin kendi çıkarlarına karşı çalıştığını anlamıyor.
- He doesn't understand that his actions work against his own interests.
İnsanlığın çıkarları için çalışmalısın.
- You should work in the interests of humanity.
Ania bilgisayarlara meraklıdır.
- Ania is interested in computers.
Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti.
- Tom wondered why many people in America think that baseball is more interesting to watch than soccer.
Bu ilginç ama önemli değil.
- That's interesting, but not important.
Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
- Tom brought up an interesting point during the meeting.
Üreme benim ilgimi çekmiyor.
- Procreation does not interest me.
Japon tarihi ile çok fazla ilgilenmektedir.
- He is very much interested in Japanese history.
O, birçok şeyle ilgilenmektedir.
- He's interested in many things.
Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
- This book isn't just interesting, but also useful.
Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?
- Are you sure this is in Tom's best interest?
Sizi ilgilendiren herhangi bir kitap okuyabilirsiniz.
- You can read any book that interests you.
Seni ilgilendirebilecek bir şeyim var.
- I have something that might interest you.
Hissede büyük kârlar var.
- There are huge interests at stake.
Onun, şirkette yüzde 10'luk bir hissesi var.
- She has a 10 percent interest in the company.
Tom'un geniş bir ilgi alanı var.
- Tom has a wide range of interests.
Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.
- They had been working together for common interests.
Herkesin menfaatlerinin korunması için sendikalar kurmaya ve bunlara katılmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to form and to join trade unions for the protection of his interests.
Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.
- We'd all be interested in hearing your opinion.
Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
- I find her opinions odd but interesting.
Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
- Do you share common interests?
Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.
- Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.
Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
- Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
Our bank offers borrowers an annual interest of 5%.
I have business interests in South Africa.
He has a lot of interest in vintage cars.
... So, really, one of the things that is a strong interest for ...