Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız.
- We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.
O unutkan oldu, bu onu şiddetle sinirlendirdi.
- He became forgetful, which annoyed him intensely.
Yaklaşık üç yıl süren yoğun çalışmadan sonra Tom Fransızcada çok akıcı oldu.
- Tom became fairly fluent in French after about three years of intense study.
Tom çok yoğun bir kişi.
- Tom is a very intense person.
Bu şiddetli ısı sizi rahatsız ediyor gibi görünmüyor.
- This intense heat doesn't seem to bother you.
Bu örümceğin ısırması şiddetli ağrıya sebep olur.
- The bite of this spider causes intense pain.
An intensely private man, he kept chit-chat to a minimum.
He pursued his studies intensely.