Meg'in güzel bir yüzü var.
- Meg has a lovely face.
Biz güzel bir yemek yedik.
- We had a lovely meal.
O, sevimli köpeğin kendine ait olmasını diledi.
- She wished the lovely dog belonged to her.
O sevimli genç bir adam.
- He's a lovely young man.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Erkekler hoş kadınları sever.
- Men like lovely women.
Hoş bir gece geçirdim.
- I had a lovely night.