Kapının tam iç tarafında bir köpek buldum.
- I found a dog just inside the gate.
Kutuyu açtım ve içine baktım.
- I opened the box and looked inside.
Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
- Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
Tom evinin içerisinde kim olduğunu biliyordu.
- Tom knew who was inside his house.
Bu kutunun içerisinde bir şey var.
- There's something inside this box.
Evin içindeki herkesi almaya çalışman gerekiyor.
- We need to try to get everybody inside the house.
Kutunun içindeki neydi?
- What was inside the box?
Özünde, hepimiz birbirimize benzeriz.
- We are all alike, on the inside.
Bir köpeğin dışında, bir kitap insanın en iyi arkadaşıdır. Bir köpeğin içinde, okumak için çok karanlıktır.
- Outside of a dog, a book is man's best friend. Inside of a dog, it's too dark to read.
Tom uyku tulumunun içinde rahat hissetti.
- Tom felt comfortable inside his sleeping bag.
Böceklerin organlarının çoğu karınlarındadır.
- Most of a insect's organs are inside its abdomen.
Tom karın kar küresi içine düşüşüne baktı.
- Tom looked at the snow falling inside the snow globe.
Dışarıda daha fazla zaman ve içeride daha az zaman harcamalısın.
- You should spend more time outside and less time inside.
İçeride kalmak için çok güneşli.
- It's too sunny to stay inside.
Benim içimi dışımı biliyorsun.
- You know me inside and out.
Tom'a nasıl yardım edeceğimi bilmiyorum ve bu benim içimi mahvediyor.
- I don't know how to help Tom and it's tearing me up inside!
Mary bir pasta içinde ceza evine bir demir testeresi bıçağını gizlice sokmaya çalıştı.
- Mary tried to smuggle a hacksaw blade into the prison inside a cake.
Tom içerde sizi bekliyor.
- Tom is waiting for you inside.
Kapı sürgüleri içerde.
- The door bolts on the inside.
Tom kutuyu aldı ve içine baktı.
- Tom picked the box up and looked inside.
Kutuyu açtım ve içine baktım.
- I opened the box and looked inside.
Tekrar içeriye giriyorum.
- I'm going back inside.
Bu lokantada pilav olup olmadığını merak ederek içeriye girdim.
- Wondering if that restaurant had plov, I went inside.
Ev dahili ve harici temizlendi.
- The house was cleaned inside and out.
Eating that stuff will damage your insides.
The car in front drifted wide on the bend, so I darted up the inside to take the lead.
The first pitch is ... just a bit inside.
He's inside, doing a stretch for burglary.