insanlıkçı

listen to the pronunciation of insanlıkçı
Турецкий язык - Английский Язык
humanitarian
A person with such concerns; a philanthropist or do-gooder
Concerned with people's welfare, and the alleviation of suffering; humane or compassionate
{i} one who is concerned with human welfare and social reform, philanthropist
{s} concerned with human welfare and social reform, philanthropic
a philanthropist
If a person or society has humanitarian ideas or behaviour, they try to avoid making people suffer or they help people who are suffering. Air bombardment raised criticism on the humanitarian grounds that innocent civilians might suffer. concerned with improving bad living conditions and preventing unfair treatment of people humanitarian aid/assistance/relief
Benevolent; philanthropic
One who limits the sphere of duties to human relations and affections, to the exclusion or disparagement of the religious or spiritual
Pertaining to humanitarians, or to humanitarianism; as, a humanitarian view of Christ's nature
One who is actively concerned in promoting the welfare of his kind; a philanthropist
someone devoted to the promotion of human welfare and to social reforms
someone devoted to the promotion of human welfare and to social reforms of or relating to or characteristic of humanitarianism; "humanitarian aid
Content with right affections and actions toward man; ethical, as distinguished from religious; believing in the perfectibility of man's nature without supernatural aid
concerned with peoples welfare, and the alleviation of suffering; humane or compassionate
One who denies the divinity of Christ, and believes him to have been merely human
marked by humanistic values and devotion to human welfare; "a humane physician"; "released the prisoner for humanitarian reasons"; "respect and humanistic regard for all members of our species"
of or relating to or characteristic of humanitarianism; "humanitarian aid"
insan
human

Products with GMO are dangerous to human life. - GDO'lu ürünler insan hayatı için tehlikelidir.

A lot of human deaths are caused by smoking cigarettes. - İnsan ölümlerinin çoğuna, sigara dumanı neden olmuştur.

insan
man

There are many people in Asia. - Asya'da bir sürü insan vardır.

The man has two feet. - İnsanın iki ayağı vardır.

insan
human being

Human beings can live up to 40 days without food, but no more than 7 without water. - İnsan gıda olmadan 40 gün kadar yaşayabilir fakat susuz en fazla 7.

On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time. - İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.

insan
microcosm
insan
homo
insan
thing

Older people are often afraid of trying new things. - Yaşlı insanlar sık sık yeni şeyleri denemekten korkarlar.

The only thing one never regrets are one's mistakes. - Bir insanın asla pişman olmayacağı tek şey onun hatalarıdır.

insan
humane

Isn't that the most humane punishment for criminals? - Bu, suçlular için en insancıl ceza değil midir?

insan
being

On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time. - İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

insan
(Latin) persona

The buying and selling of peoples' personal information is becoming a big issue. - İnsanların kişisel bilgilerini almak ve satmak önemli bir sorun oluyor.

The development of the personal computer has revolutionised the way people work, the way they live, and the way they interact with each other. - Kişisel bilgisayarın gelişmesi insanların çalışma tarzında, yaşama tarzında ve birbirleriyle etkileşime girme tarzında devrim yapmıştır.

insan
(Konuşma Dili) flesh and blood
insan
one

That's one small step for a man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop. - Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.

insan
character

You're a terrible judge of character. - Sen kötü bir insan sarrafısın.

He's a good judge of character. - O iyi bir insan sarrafı.

insan
Homo sapiens
insan
person

He is not a good person. - O iyi bir insan değil.

A person's heart is approximately the same size as their fist. - Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.

insan
bird

This bird can imitate the human voice. - Bu kuş insan sesini taklit edebilir.

Does mankind have dominion over animals and birds? - İnsanların hayvanlar ve kuşlar üzerinde hakimiyeti var mıdır?

insan
individual

Each human being is an individual. - Her insan bir bireydir.

insan
man-made

This book says the earliest man-made bridges date back to the New Stone Age. - Bu kitap en eski insan yapısı köprülerin Yeni Taş Çağına kadar uzandığını söylüyor.

Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings. - Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.

insan
spirit

Mathematics is the most beautiful and most powerful creation of the human spirit. - Matematik, insan ruhunun en güzel ve en güçlü yaratısıdır.

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

insan
person, someone, human being, man
insan
decent person, upright person: İnsan gibi yaşamadı. He didn't live as a decent person should. İnsan gibi çalış! Do your work as it should be done!
insan
mortal

We know that all men are mortal. - Tüm insanların ölümlü olduğunu biliyoruz.

Above the moon, everything is eternal; below, there is nothing save mortality. - Ayın üstünde, her şey sonsuz; altında, insanoğlu hariç bir şey yok.

insan
naked ape
insan
one, you: İnsan büyüğüyle öyle konuşmaz. One doesn't speak that way to one's superior. İnsana güven veren bir sesi var. He has a voice that inspires trust
insan
humanity

Slavery is a crime against humanity. - Kölelik, insanlık dışı bir suçtur.

War is a crime against humanity. - Savaş, insanlık dışı bir suçtur.

insan
the human race, man, mankind: Allah insanı yarattı. God created man
insan
hominid
insan
Wight
insan
human, human being, man, person, one; human, humane
insan
born of woman
insan
decent, upright, good (person): Yümni insan bir adam. Yümni's a decent fellow
insan
lords of creation
insan
anthropo

Eating animals is not that different from anthropophagy or cannibalism. - Hayvanları yeme, insan yeme ve yamyamlıktan o kadar farklı değildir.

What anthropoid would your girlfriend be most like? What a question... Well, um... An orangutan, I guess. - Kız arkadaşını en çok hangi insansı maymuna benzetirdin? Ne biçim bir soru ... Peki, um ...Sanırım, bir orangutan.

insan
fellow

He is a very forgetful fellow. - O, çok unutkan bir insandır.

insan
creature

Human beings are social creatures. - İnsanlar sosyal yaratıklardır.

The most instinctive act of nearly every creature is to protect its young, and with humans, this response persists for a lifetime. - Neredeyse her canlının en içgüdüsel davranışı küçüklerini korumaktır, ve insanlarda bu müdahale hayat boyu sürer.

Турецкий язык - Турецкий язык

Определение insanlıkçı в Турецкий язык Турецкий язык словарь

insan
Memelilerden, iki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı
insan
Belirsiz zamir gibi de kullanılır
insan
Kişi, şahıs: "O yaşta insan hiç düşünmeden sadece yaşamaya bakar."- H. Taner
insan
Huy ve ahlak yönünden üstün nitelikli (kimse)
insan
İki eli olan, iki ayak üzerinde dolaşan, sözle anlaşan, akıl ve düşünme yeteneği olan en gelişmiş canlı
insan
Bu türden olan canlı
İNSAN
(Osmanlı Dönemi) Huy ve ahlâkı yüksek. Terbiyeli.İnsan binler çeşit elemler ile müteellim ve binler nev'i lezzetler ile mütelezziz olacak bir zihayat makine ve gayet derece acziyle beraber hadsiz maddi, mânevi düşmanları ve niha
İNSAN
(Osmanlı Dönemi) (Bu kelimenin aslı, lugat âlimlerince "ins" den geldiği söylenir. Kamusta da kûfiun'a göre "Nisyan" kelimesinden geldiği zikredilmektedir.)Akıl, şuur ve imân ile diğer canlılardan ayrı, Cenab-ı Hakk'ın en mükerrem yarattığı mahluku olup, Rabbanî ni'metleri unutkanlığı dolayısıyla insan denilmiş
İnsan
in
İnsan
(Osmanlı Dönemi) TABS
İnsan
benibeşer
İnsan
çocuk
İnsan
ölümlü
İnsan
(Osmanlı Dönemi) ADAM
İnsan
(Osmanlı Dönemi) İNS
İnsan
ademoğlu
insanlıkçı
Избранное