We inhabited Istanbul for a long time.
Yerliler bu bölgede yaşadılar.
- Indians inhabited this district.
Bu ülkede yaşayanların çoğu Sünni Müslümandır.
- In this country, most of the inhabitants are Sunni Muslims.
Şehrin sakinleri içme suyu için nehre bağlıdır.
- The inhabitants of the city depend upon the river for drinking water.
Dün, kardeşim sakinlere yardım etmek için Fukushima'ya gitti. Korkarım ki radyasyon artacak.
- Yesterday my brother went to Fukushima to help the inhabitants. I'm afraid that the radiation will increase.
Brezilya'nın hemen hemen 200 milyon nüfusu vardır.
- Brazil has almost 200 million inhabitants.
Flevoland 1.400 km²'nin üzerinde araziye ve 400.000'in üzerinde nüfusa sahiptir.
- Flevoland now has over 1,400 km² of land and over 400,000 inhabitants.
Bu alandaki adaların çoğu iskan edilmiş.
- Most of the islands in this area are inhabited.
Burada oturanların bu alandan geçmelerine izin verilmedi.
- It was not permitted that the inhabitants trespass in the area.
Libya'daki Yefren şehrinin 30.000 oturanı var.
- The city of Yefren in Libya has 30,000 inhabitants.
Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
- In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.