Öfkeli kalabalık binaya saldırdı.
- The angry mob attacked the building.
Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
O, kendisine kızmıştı.
- He was angry with himself.
Yumiko biraz kızmıştı.
- Yumiko was a little angry.
Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
Tom sinirli ve öfkeli görünüyor.
- Tom seems frustrated and angry.
Tom evde kaydettiği futbol maçını izlemek için can atıyordu ve birinin son skordan bahsetmesine kulak misafiri olduğunda sinirliydi.
- Tom was looking forward to watching the football match he had recorded at home, and he was angry when he overheard someone mention the final score.
Oldukça hiddetli görünüyorsun.
- You look pretty angry.