Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
Mary, Tom'un davranış ve iş alışkanlıklarındaki belirgin değişimi farketmişti.
- Mary had noted a distinct change in Tom's behavior and work habits.
Kanser tek değil fakat yüzlerce farklı hastalıklardan biridir.
- Cancer is not one but more than one hundred distinct diseases.
Tom'un sağ gözünün altında farklı bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
- He advocated abolishing class distinctions.
O yapacak önemli bir ayrım.
- That's an important distinction to make.
When you rely on the team too much, it may reduce your individual competitive instincts.
- Wenn du dich zu sehr auf das Team verlässt, könnte es deine individuellen Konkurrenzinstinkte negativ beeinflussen.
The artist has an individualistic style of painting.
- Der Künstler hat einen individuellen Malstil.