Tom wants a bigger discount.
- Tom daha büyük bir indirim istiyor.
There's a scratch here. Could you give me a discount?
- Burada bir çizik var. Bana indirim yapar mısınız?
We would ask you to give us a price reduction of 5%.
- Bize %5'lik bir fiyat indirimi vermenizi istiyoruz.
We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
- Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
My cat ate a part of the rebate check.
- Kedim, indirim çekinin bir parçasını yedi.
I went to a sale with my mother yesterday and kept hounding her to buy me a dress.
- Dün, annemle birlikte indirimli satışa gittim ve bana bir elbise alması için onu kışkırtmayı sürdürdüm.
Tom bought a camera at a bargain sale.
- Tom indirimli satışlarda bir kamera aldı.
In August almost all the stores offer discounts.
- Ağustos ayında neredeyse tüm mağazalar indirim sunar.
It was 30% off during the sale.
- O satış boyunca yüzde 30 indirimdeydi.
What's the deductible on your insurance?
- Senin sigortanda indirimli nedir?
This insurance has a high deductible.
- Bu sigortanın yüksek bir indirimi var.
Advertisements for discounts and sales constantly arrive on Tom's mobile phone.
- İndirimler ve satışlarla ilgili ilanlar sürekli olarak Tom'un cep telefonuna geliyor.
The plan announced Tuesday calls for $54 billion in tax cuts.
- Salı günü yayınlanan planda 54 milyar dolar vergi indirimi duyuruldu.
The Republicans want more tax cuts for the rich.
- Cumhuriyetçiler, zenginler için daha fazla vergi indirimi istiyor.
The tax agent allowed the deduction.
- Vergi ajanı indirime izin verdi.