Ken iş yerinde artan miktarda zaman harcıyor.
- Ken spends an increasing amount of time at work.
Son zamanlarda, bilgisayar kullanımında artan çeşitlilik, ofis alanlarının çok ötesine uzandı.
- Recently, the increasing diversity of computer use has extended far beyond the realms of the office.
Trafik kazalarının sayısı giderek artmaktadır.
- Traffic accidents are increasing in number.
Cinayetlerin sayısı Japonya gibi bir ülkede bile artmaktadır.
- The number of murders is increasing even in a country like Japan.
Yurt dışına çıkan Japon sayısı yıldan yıla artmaktadır.
- The number of Japanese going overseas has been increasing year by year.
Öğrenim yapmak için yurtdışına giden öğrenci sayısı her yıl artmaktadır.
- The number of students going abroad to study is increasing each year.
Ne yazık ki kavşaklardaki trafik sinyallerinin sayısını artırmak trafik kazalarının sayısın azaltmaya yardımcı olmadı.
- Unfortunately, increasing the number of traffic signals at intersections didn't help decrease the number of traffic accidents.
Ülkenin yaşlanan nüfusunu telafi etmek için, hükümet doğum ve göç oranlarını önemli ölçüde artırmak için adımlar atmaya karar verdi.
- In order to compensate for the country's aging population, the government has decided to take steps to significantly increase birth and immigration rates.
Kelime haznemi artırmak istiyorum.
- I want to increase my vocabulary.
Arabaların sayısı artmakta.
- The number of cars is on the increase.
Dünyada mülteci sayısı giderek artmaktadır.
- The number of refugees in the world increases steadily.
Fiyatı arttırmak isterim.
- I would like to increase the price.
Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
- This company uses cheap labor to increase its profit margins.
İşsizlikteki bu artış, durgunluğun bir sonucudur.
- This increase in unemployment is a consequence of the recession.
Nüfus artışı ciddi bir sorundur.
- The increase of the population is a serious problem.
Arabaların sayısı artmakta.
- The number of cars is on the increase.
Yıldan yıla üretim artmaya devam etti.
- Year after year, production continued to increase.
Kârlarımızı yükseltmek için ne yapabiliriz?
- What can we do to increase our profits?
Fransız parfümleri üzerindeki vergiler, ABD'de arttırılmıştır.
- Taxes on French perfumes have been increased in the United States.
Bağımlılık yapan bütün ilaçlar, beyinde dopamin salgılanmasını arttırır.
- All drugs of addiction increase the release of dopamine in the brain.
İthalatın ani yükselişine şaşırdık.
- We were surprised by a sudden increase in imports.
Günümüzde Avrupa ülkelerinin çoğunluğu sosyal demokratlar tarafından yönetilir ama aşırı sağda gözle görülür bir yükseliş var.
- Nowadays, the majority of European countries is ruled by social democrats, but there is a noticeable increase of right-wing extremism.
Dünya nüfusu yükselme eğilimindedir.
- The world's population tends to increase.
Arabaların sayısı artmakta.
- The number of cars is on the increase.
Trafik kazalarının sayısı artmaktadır.
- There has been an increase in the number of traffic accidents.
Son zamanlarda bu ürün için talep arzdan daha hızlı artmıştır.
- Recently the demand for this product has increased faster than the supply.
Gelecek yıl maaşlara zam yapılacak ama enflasyon yüzünden zammın çoğu eriyecek.
- Next year, the wages do increase, but most of the increase will disappear due to inflation.
Gelecek ay kirayı artıracağız.
- We will increase the rent next month.
Kelime haznemi artırmak istiyorum.
- I want to increase my vocabulary.
Fiyat artışları reel ve nominal büyüme oranları arasındaki farkı açıklar.
- Price increases explain the difference between the real and nominal growth rates.
... we should be increasing ...
... care. The rise in the fraction of elderly poses an increasing challenge to a relatively ...