Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
- I wrote the wrong address on the envelope.
Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
- I'm afraid you have dialed a wrong number.
Ben sana ne zaman haksızlık ettim?
- When have I ever wronged you?
Ona haksızlık ettiğimi düşünüyor.
- She thinks that I wronged her.
Ülke yanlış yolda ilerliyor.
- The country is headed on the wrong track.
Yanlış yola girmiş olmalıyız.
- We must've taken the wrong road.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Beklenenin tersine sen hatalıydın.
- You were wrong after all.
O kazağını ters yüz giydi.
- He put on his sweater wrong side out.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
- Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
- There's nothing physically wrong with him.