Определение ince-l в Турецкий язык Английский Язык словарь
- (Dilbilim) palatal-l
- (Dilbilim) clear-l
- ince zekâ
- wit
I don't have your wit.
- Ben senin ince zekana sahip değilim.
- ince
- slim
I'm not as slim as my older sister.
- Ben ablam kadar ince değilim.
He was very tall and slim, with long arms and legs.
- Uzun kolları ve bacakları olan, çok uzun boylu ve ince idi.
- ince espri
- wit
The person who wrote that book is possessed of both humour and wit, isn't he?
- O kitabı yazan kişi hem mizah hem de ince espriye sahiptir, değil mi?
Wit gives zest to conversation.
- İnce espri konuşmaya lezzet verir.
- ince
- slender
Mary was a tall slender young woman with dark hair.
- Mary koyu saçlı uzun ince bir genç kadındı.
The girl has grown into a slender woman.
- Kız ince belli bir kadın haline geldi.
- ince
- fine
There's a fine line between what's acceptable and what's not.
- Kabul edilebilirler ve edilemezler arasında ince bir çizgi vardır.
She was a girl with finely chiseled features.
- O, ince yontulmuş özelliklere sahip bir kızdı.
- ince
- thin
The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface.
- Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.
Cut the meat into thin slices.
- Eti ince dilimler halinde kesin.
- -ince
- on
- -ince
- when
- daha ince
- thinner
He appeared thinner every day.
- O her gün daha ince görünüyordu.
This thread is thinner than a human hair.
- Bu iplik insan saçından daha incedir.
- ince
- high-pitched (voice)
- ince
- bland
- ince
- front (vowel)
- ince
- (Dilbilim) front
- ince fark
- nuance
- ince ruhlu
- tactful
- ince çizgi
- fine line
- çok ince kumaş
- zephyr
- yarım ton ince olarak
- sharp
- daha ince
- leaner
- daha ince
- slimmer
- en ince
- sharpest
- en ince
- slimmest
- en ince ayrıntısına kadar
- blow-by-blow
- en ince detayına kadar
- in depth
- en ince noktasına kadar
- up to the mark
- en ince ses
- (Muzik) acute
- en ince ses
- (Muzik) treble
- ince
- gentle
- ince
- spare
He examined the spare parts one after another.
- Yedek parçaları peşpeşe inceledi.
He examined the spare parts one by one.
- Yedek parçaları birer birer inceledi.
- ince
- tricky
- ince
- sophisticated
- ince
- (Tıp) gracilis
- ince
- finely
Peel and finely chop the horseradish.
- Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
Peel and finely chop the horseradish.
- Yabanturpunu soy ve ince ince doğra.
- ince
- tender
- ince
- hooly
- ince
- chivalrous
- ince
- thinner
This thread is thinner than a human hair.
- Bu iplik insan saçından daha incedir.
His hair got thinner and thinner.
- Saçı gittikçe inceldi.
- ince
- (Dilbilim) front vowel
- ince
- (Dilbilim) clear
- ince
- cultivate
- ince
- weazen
- ince
- exact
- ince
- elegant
- ince
- thinnish
- ince
- paper
Tom is in his office looking over papers.
- Tom ofisinde evrakları inceliyor.
His assistant examined the pile of papers over and over again.
- Onun asistanı kağıt yığınını tekrar ve tekrar inceledi.
- ince
- light
To be good, pâte brisée should be light and flaky.
- İyi olması için pâte brisée ince ve dilimler hâlinde olmalıdır.
Even if there is life in other galaxies, it is impossible for man to travel at the speed of light to study them.
- Diğer galaksilerde hayat olsa bile, insanın onları incelemek için ışık hızında seyahat etmesi imkansızdır.
- ince
- wafer
- ince
- (Biyokimya) ultra
- ince
- genteel
- ince alay
- irony
Tone of voice can indicate anger and irony.
- Ses tonu öfke ve ince alayı gösterebilir.
- ince ayar
- fine tune
- ince ayar
- vernier tuning
- ince ayar
- (Askeri) precision adjustment
- ince ayar
- fine control
- ince ayar
- trimming
- ince bir dalla dövmek
- switch
- ince dal
- wicker
- ince dal
- stick
- ince etli
- thin-walled
- ince fark
- subtlety
- ince film
- thin-film
- ince güzel
- sylphlike
- ince ince
- finely
Peel and finely chop the horseradish.
- Yabanturpunu soy ve ince ince doğra.
Peel and finely chop the horseradish.
- Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
- ince iş
- affair
- ince iş
- tricky
- ince kum
- silt
- ince kül
- fly ash
- ince kıl
- tentacle
- ince ses
- squawk
- ince tel
- thread
- ince tül
- (Tekstil) gauze
- ince tüy
- floss
- ince tüy
- down
- ince zar
- (Pisikoloji, Ruhbilim) pia mater
- ince zar
- film
- ince ünlü
- (Dilbilim) front vowel
- ince-yapı
- (Kimya) fine-structure
- ince gömlek
- zephyr
- incel
- become thin
- incel
- taper off
- incel
- {f} taper
- ince
- accurate
- -ince
- Whenever
- boynu kıldan ince olmak
- (deyim) surrender to fate
- boynu kıldan ince olmak
- (deyim) surrender to the verdict
- boynum kıldan ince
- (deyim) surrender to the verdict
- boynum kıldan ince
- (deyim) surrender to fate
- en ince ayrıntısına kadar, etraflıca
- thoroughly, thoroughly
- esirlerin ellerini bağladıkları ince kayı
- tied the hands of prisoners, their thin chute
- esnek, ince kauçuk veya kauçuklu şerit
- flexible, thin rubber or rubber band
- genellikle pamuk ipliğinden dokunmuş ince havlu
- usually woven from thin cotton towel
- gizli ya da ince alay
- confidential or irony
- ince
- (Muzik) High
The higher we go up, thinner the air becomes.
- Ne kadar yükseğe gidersek hava o kadar incelir.
As you go up higher, the air becomes thinner.
- Daha yukarıya giderken hava incelir.
- ince bağırsak
- Small intestine
- ince bulgur
- fine bulgur
- ince düşünmek
- Think Thin
- ince fikirli
- small-minded
- ince inşaat
- interior phase/work of a construction
- ince kamış
- thin reed
- ince kesim
- thin sections
- ince perde
- Thin screen
- ince sac
- thin sheet
- ince talaş
- thin chips
- ince taneli
- fine grained
- ince yağan yağmur
- fine rain
- ince, yuvarlak kesilerek kızartılmış patates
- small, round cut fried potatoes
- sevimli yada ince duygulu
- cute or subtle emotional
- tırnak dibindeki ince, beyaz leke
- nail in the bottom thin, white spots
- aşırı ince
- precious
- boyunum kıldan ince
- (Konuşma Dili) I am ready to accept any decision./I am ready to comply with anything
- en ince ince yağan
- drizzliest
- halatı ince halatla sarmak
- marl
- iki kollu ince halat
- marline
- ince
- delicate, intricate
- ince
- slender, slim
- ince
- polite
Japanese people in general are polite.
- Japonlar genellikle incedirler.
It is polite of her to write me back at once.
- Bana hemen yanıt yazması inceliktir.
- ince
- thin; slim; slender; fine; delicate; courteous, refined, graceful, elegant; sensitive; slight; subtle;finely
- ince
- refined, subtle, graceful
- ince
- dainty
- ince
- sensitive, delicate
- ince
- refined
- ince
- tricksy
- ince
- sylphish
- ince
- subtile
- ince
- subtle
There are subtle differences between the two things.
- İki şey arasında ince farklar var.
I cannot appreciate the subtleties of the subject.
- Ben konunun inceliklerini kavrayamam.
- ince
- fragile
- ince
- slight
- ince Ethernet
- thin Ethernet
- ince agregat
- fine aggregate
- ince altın
- gold foil
- ince bağırsak iltihabına ait
- enteric
- ince belli
- wasp waisted
- ince belli
- slender
The girl has grown into a slender woman.
- Kız ince belli bir kadın haline geldi.
- ince benekli kır renkte
- flea bitten
- ince bir tabaka ile kaplamak
- film
- ince boru
- minibore
- ince boru
- capillary
- ince buz kaplaması
- verglass
- ince buz tabakası
- cat ice
- ince büküm
- fine spinning
- ince dal
- vimen
- ince dal
- switch
- ince derili
- thin skinned
- ince dilimler halinde
- flaky
- ince doğramak
- mince
- ince döküm
- fine casting
- ince eleyip sık dokuma
- subtlety
- ince eleyip sık dokumak
- scrutinize
- ince eleyip sık dokumak
- refine
- ince eleyip sık dokumak
- pick over
- ince eleyip sık dokumak
- split
- ince eleyip sık dokumak
- be too particular
- ince eleyip sık dokumak
- niggle
- ince eleyip sık dokumak
- sift
- ince eleyip sık dokumak
- be too fussy
- ince eleyip sık dokuyan kimse
- refiner
- ince espri
- attic wit
- ince film
- thin film
- ince görüşlü
- quick, keen, sharp-witted
- ince hamur
- thin crust
- ince hastalık
- incehastalık
- ince ince
- subtly; imperceptibly
- ince ince
- flaked
- ince ince yarmak
- (kösele) skive
- ince ince çizmek
- hatch
- ince ipek
- ninon
- ince iş
- 1. delicate piece of workmanship. 2. work which demands both skill and delicacy. 3. delicate task, job which requires careful handling, job which requires finesse
- ince iş
- fine work
- ince keten
- scrim
- ince kimyasal maddeler
- fine chemicals
- ince kopya kâğıdı
- flimsy
- ince kumaş
- tissue
- ince kök
- rootlet
- ince kıyılmış şey
- fine cut
- ince levha
- lamination
- ince marangozluk
- cabinetmaking
- ince muslin
- mull
- ince otu
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: kökboyasıgiller,feviye) [syn.: ince otu, asperül, kokulu yapışkan otu] sweet woodruff
- ince perdah
- satin finish
- ince porselen
- bone china
- ince sanatlar
- polite arts
- ince sigara
- slim cigarette
- ince sıva
- (İnşaat) finish plaster
- ince tabaka
- film
- ince tabakalara ayrılabilir
- (Hukuk) fissile
- ince tabakalı
- laminated
- ince tane
- fine grain
- ince tel
- filament
- ince toprak
- fine earth
- ince topuk
- stiletto
- ince toz
- fine dust
- ince tüy
- fuzz
- ince tüylü
- fuzzy
- ince uzun
- lank
- ince uzun bacaklar
- spindleshanks
- ince ve uzun dokunma uzvu olan
- pinnate
- ince ve zayıf yüz
- hatchet face
- ince yapı
- fine structure
- ince yapılı
- svelte
- ince yapılı slightly built
- (person)
- ince zevkli
- (someone) whose tastes reflect great discrimination, whose tastes are refined
- ince çalımlı
- charming, gracious
- ince çizgili (kumaş/giysi)
- pinstriped
- ince şayak
- serge
- ince şim
- peel shim
- kıl gibi ince organ
- stylet
- pamuklu ince kumaş
- cambric
- uzun ince
- spindly
- çeltik sapından yapılan ince kâğıt
- rice paper
- çok ince
- superfine