inanity

listen to the pronunciation of inanity
Английский Язык - Турецкий язык
ahmaklık
anlamsız söz
saçmalık
anlamsızlık
boşluk
anlamse söz
{i} boş lâf
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение inanity в Турецкий язык Турецкий язык словарь

inan
İnanmak işi
inan
Bir kimseye, bir şeye bütün varlığıyla inanma
inan
inanma, güvenme
inan
Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman, itikat
İNAN
(Osmanlı Dönemi) Dizgin
İNAN
(Osmanlı Dönemi) İdare etme, yürütme
Английский Язык - Английский Язык
Something that is inane

Working in any bureaucracy means being bedeviled by inanities daily.

The property of being inane, of lacking material of interest or satisfaction, emptiness
total lack of meaning or ideas
{i} foolishness, silliness; hollowness, vanity; emptiness; something foolish or inane
Inanition; void space; vacuity; emptiness
An inane, useless thing or pursuit; a vanity; a silly object; chiefly in pl
as, the inanities of the world
Want of seriousness; aimlessness; frivolity
ınanity
{n} a void space, vacuity, emptiness
Турецкий язык - Английский Язык

Определение inanity в Турецкий язык Английский Язык словарь

inan
belief

My belief is that you are right. - Senin haklı olduğun inancındayım.

It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism. - ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.

inan
trust

I like him, but at the same time I don't really trust him. - Ondan hoşlanıyorum fakat aynı zamanda ona gerçekten inanmıyorum.

I don't trust his story. - Ben onun hikayesine inanmıyorum.

inan
faith

In other words, he is a man of faith. - Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.

All the members but me have faith in what he says. - Benden başka bütün üyelerin onun söylediğine inancı vardı.

inan
swear by
inan
reliance
inan
{f} believing

A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution. - Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.

Tom had trouble believing that Mary would actually want to go out with him. - Tom'un Mary'nin gerçekten onunla birlikte çıkmak isteyeceğine inanma sorunu vardı.

inan
come to believe
inan
{f} believed

I've believed in Kylie Minogue since June 12, 1998. - 12 Haziran 1998'den beri Kylie Minogue'a inanırım.

Not everyone believed this plan was a good one. - Bu planın iyi bir plan olduğuna herkes inanmadı.

inan
believe in

It was stupid of you to believe in him. - Ona inanmakla aptallık ettin.

Even people who don't believe in the Catholic church venerate the Pope as a symbolic leader. - Katolik kilisesine inanmayan insanlar bile Papa'ya sembolik bir lider olarak saygı duyuyorlar.

inan
{f} credit

Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards. - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.

inan
{f} crediting
inan
believe

How much do you believe him? - Ona ne kadar inanıyorsun?

In my childhood, I believed in Santa Claus. - Çocukluğumda Noel Baba'ya inandım.

inan
accredited
inan
credited
inan
accredit
inan
belief; faith, trust, reliance
inan
faith, belief
inan
belief, something believed. (...)
inan
tenet
inanity
Избранное