inanan

listen to the pronunciation of inanan
Турецкий язык - Английский Язык
{i} believer

Tom is a true believer. - Tom gerçek bir inanan.

You're a believer, aren't you? - Sen bir inanansın, değil mi?

believing
worshipper
believing; believer
crediting
obviousness
confident
believing in
her şeye inanan
credulous
dinlere değil tanrıya inanan kimse
deist
inan
belief

Atheism isn't a religious belief. - Ateizm dinî bir inanç değildir.

Her belief in God is very firm. - Onun Allah'a inancı çok sağlam.

çabuk inanan
trustful
çabuk inanan
trusting
inan
trust

I don't trust his story. - Ben onun hikayesine inanmıyorum.

He doesn't altogether trust me. - O bana tamamen inanmaz.

herkesin inandığına inanan
orthodox
inan
faith

Tom certainly believes Mary is faithful. - Tom kesinlikle Mary'nin sadık olduğuna inanıyor.

In other words, he is a man of faith. - Diğer bir deyişle, o bir inanç adamı.

kolay inanan
simple-minded
inan
swear by
inan
reliance
inan
{f} believing

Tom had trouble believing that Mary would actually want to go out with him. - Tom'un Mary'nin gerçekten onunla birlikte çıkmak isteyeceğine inanma sorunu vardı.

A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution. - Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.

inan
come to believe
inan
{f} believed

Not everyone believed this plan was a good one. - Bu planın iyi bir plan olduğuna herkes inanmadı.

She believed him when he said he loved her. - O, onu sevdiğini söylediğinde ona inandı.

inan
believe in

Do you believe in God? - Allah'a inanıyor musun?

We believe in Buddhism. - Budizm'de inanıyoruz.

inan
{f} credit

Tom seems to be unwilling to believe that Mary was the one who stole his credit cards. - Tom onun kredi kartlarını çalanın Mary olduğuna inanmak için isteksiz görünüyor.

inan
{f} crediting
inan
believe

He didn't believe Ben's words. - O, Ben'in sözlerine inanmadı.

There may be thieves, fakers, perverts or killers in social networks. For your security, you shouldn't believe them. - Sosyal ağlarda hırsızlar, sahteciler, sapıklar veya katiller olabilir. Güvenliğiniz için, onlara inanmamalısınız.

inan
accredited
inan
credited
inan
accredit
itimad eden. inanan. güvenen
itimad that. to believe. trusting
allah'a inanan kimse
theist
bilginin deneyimle edinildiğine inanan kimse
empiricist
dünyanın iyileştiğine inanan kimse
meliorist
hastalığın sadece kafada olduğuna inanan mezhep
Christian Science
inan
belief; faith, trust, reliance
inan
faith, belief
inan
belief, something believed. (...)
inan
tenet
inananlar
the worshippers
inananlar
the faithful
ispritizmaya inanan kimse
spiritist
kolay inanan
simple minded
kolay inanan
simple-hearted
ruhlara inanan kimse
spiritualist
ruhlara inanan kimse
spiritist
tanrıya inanan kimse
theist
teslis prensibine inanan kimse
Trinitarian
zor inanan
incredulous
ısa'nın tekrar dünyaya geleceğine inanan kişi
adventist
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение inanan в Турецкий язык Турецкий язык словарь

inan
İnanmak işi
inan
Bir kimseye, bir şeye bütün varlığıyla inanma
inan
inanma, güvenme
inan
Bir kimse veya şeyin doğruluğunu, büyüklüğünü ve gücünü sarsılmaz bir duygu ile benimseme, iman, itikat
İNAN
(Osmanlı Dönemi) Dizgin
İNAN
(Osmanlı Dönemi) İdare etme, yürütme
inanan
Избранное