in the fact

Английский Язык - Турецкий язык

Определение in the fact в Английский Язык Турецкий язык словарь

gerçekte

in fact

doğrusu

Doğrusu, seni burada görmek büyük bir sürpriz. - In fact, it's a great surprise to see you here.

Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır. - In fact, Marie Curie is Polish, not French.

Ondan çok hoşlanmıyorum, ben aslında ondan nefret ediyorum, - I don't like him much, in fact I hate him.

in fact

gerçekte

Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum. - I don't really like him, in fact, I hate him.

Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun. - Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen.

in fact

(deyim,Kanun) hakikaten

Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor. - There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows.

Çocukken, Mary özellikle palyaçolar ve maymunlardan nefret ediyordu. Bu güne gelince, gerçekten, bu ,bir parça bile değişmedi. - As a child, Mary particularly hated clowns and apes. To this day, in fact, that has not changed one bit.

(deyim) sahiden

Aslında; haddi zatında: "He iş, in fact, ninety five. - Aslınde doksan beş yaşında."

in fact

hakikatte

Английский Язык - Английский Язык

Определение in the fact в Английский Язык Английский Язык словарь
in fact: actually, in truth
People think tomatoes are vegetables, but, in fact, they are fruits.
in fact: Resulting from the actions of parties
in fact: in reality or actuality; "in fact, it was a wonder anyone survived"; "painters who are in fact anything but unsophisticated"; "as a matter of fact, he is several inches taller than his father
in fact: actually, truthfully, as a matter of fact
in fact: de facto