Yumi oraya kendi gitti.
- Yumi went there by herself.
Oraya nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?
- Could you tell me how to get there?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
- They saw a strange animal there.
Şurada gazete okuyan adam benim dayım.
- The man reading a paper over there is my uncle.
Şurada duran adam kim?
- Who's that man standing over there?
O yerde birçok insan kalıntısı vardı.
- There were a lot of human remains in that place.
Evimin arkasında bir kilise var.
- There is a church at the back of my house.
İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
- There are few sites in the Tatar language on the Internet.
O konuda Tom'un yapabileceği hiçbir şey yok.
- There's nothing that Tom can do about that.
O konuda hiçbir şüphe yok.
- There's no doubt about it.
O, oradaki kuleyi işaret etti.
- He pointed to the tower over there.
O, oradaki erkek çocuktan daha yaşlıdır.
- He is older than the boy who is over there.
İşten sonra bir parti var.
- There's a party after work.
Her işte bir ölçüde stres vardır.
- There's a degree of stress in every job.
Oralarda bir yerde bir çay molası verelim.
- Let's have a tea break somewhere around there.
Oralarda bir yerde bir zımba göremiyor musun?
- Can't you see a stapler somewhere around there?
Oh, buyur bakalım. Gördün mü? Tam olacağını söylediğim gibi oldu. Şimdi git ambulans çağır.
- Oh, there you go. See? It happened exactly like I said it would. Now go call the ambulance.
Orada ne olduğunu gördün mü?
- Did you see what happened out there?
Unzen dağı öylesine güzel bir yer ki birçok insan orayı ziyaret eder.
- Mt. Unzen is such a nice place that many people visit there.
Hazine için orayı burayı kazdılar.
- They dug here and there for treasure.