Arabamı başka bir yere park etmiş olmalıyım.
- I must have parked my car elsewhere.
O, başka bir yere alışverişe gitti.
- She went shopping elsewhere.
O, başka bir yere alışverişe gitti.
- She went shopping elsewhere.
Başka bir yerde ilgilenmem gereken şeyler var.
- I have things to attend to elsewhere.
Başkan Barack Obama Orta Doğuda ve başka yerde demokrasileri isteyenler için örnek olarak Polonya'yı övdü.
- President Barack Obama praised Poland as an example for aspiring democracies in the Middle East and elsewhere.
Başka yerde bilgi aramaya karar verdi.
- He decided to seek information elsewhere.
Arabamı başka yere park etmiş olmalıyım.
- I must have parked my car elsewhere.
Başka yere bakmalıyız.
- We must look elsewhere.