O, nasıl İngilizce mektup yazacağını bilmiyor.
- He doesn't know how to write a letter in English.
Benim kitaplarım Rumence, onunkiler ise İngilizce.
- My books are in Romanian; hers are in English.
O, İngilizce olarak kendini çok iyi ifade etti.
- He expressed himself very well in English.
O, günlüğünü İngilizce olarak tutar.
- She keeps her diary in English.