Doğrusu, seni burada görmek büyük bir sürpriz.
- In fact, it's a great surprise to see you here.
Esperanto aslında zor değil.
- Esperanto indeed is not difficult.
Aslında, dolabı kapalı tutarım.
- Indeed, I keep the cupboard closed.
Aslında Marie Curie Fransız değil, Polonyalıdır.
- In fact, Marie Curie is Polish, not French.
Aslında, yerleşik halk radyoaktif ışınlara maruz kalmaktadır.
- In fact, the inhabitants have been exposed to radioactive rays.
Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.
- Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen.
Gerçekten, o kiliseye gitmedi.
- In fact, he didn't go to the church.
Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.
- There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows.
Gerçekten, o kiliseye gitmedi.
- In fact, he didn't go to the church.
Gerçekten teşekkürler, bu çok kullanışlı.
- Thanks indeed, handy this!
O gerçekten çok zeki.
- He is very clever indeed.
As a soccer player he is terrible indeed.
People think tomatoes are vegetables, but, in fact, they are fruits.
... And it turns out, in fact, during that period, ...
... So the fact of the matter is that fiber solves almost every ...