O sıkı çalıştı; aksi halde sınavda başarısız olurdu.
- He worked hard; otherwise he would have failed in the examination.
Hemen başladık, aksi halde onu kaybetmiş oluruz.
- We started at once, otherwise we would have missed him.
Acele etsen iyi olur, aksi takdirde randevun için geç kalacaksın.
- You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment.
Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
- I'm busy, otherwise I'd accept your invitation.
Tom başka boş odada tek başına oturdu.
- Tom sat alone in the otherwise empty room.
Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
- Now that I am a teacher, I think otherwise.
Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
- Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
Yemek çok lezzetli değildi ama bunun dışında parti bir başarıydı.
- The food wasn't very delicious, but otherwise the party was a success.
Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
- I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
- I tried to convince Tom otherwise.
Acele etsen iyi olur, yoksa treni kaçıracaksın.
- You'd better hurry, otherwise you'll miss the train.
Derhal git, yoksa geç kalacaksın.
- Go at once, otherwise you will be late.
I’m not well today, otherwise I would have helped.
... >>Taylor Swift: Well, there are a bunch of different circumstances that could bring about ...