Telefon çalmadan önce güç bela eve varmıştım.
- Scarcely had I reached home before the telephone rang.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Ben gözlerime güçlükle inandım.
- I scarcely believed my eyes.
Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
- Tom scarcely recognized Mary.
Bir gökkuşağı belirmeden önce, hemen hemen yağmur durmuştu.
- Scarcely had the rain stopped before a rainbow appeared.
Tom hemen hemen hiç egzersiz yapmaz.
- Tom scarcely ever gets any exercise.
Bebek doğduğundan beri neredeyse hiç dışarı çıkmadım.
- They have scarcely gone out since the baby was born.
O, neredeyse hiç tv izlemez.
- He scarcely ever watches TV.
Yangın çıktığında pazar henüz açılmıştı.
- Scarcely had the market opened when the fire broke out.
Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- I had scarcely entered the class before the students started asking questions.