Onun herkesi rahatlatan alçakgönüllü bir havası vardı. - She had an unassuming air that put everyone at ease.
Onun herkesi rahatlatan alçakgönüllü bir havası vardı.
She had an unassuming air that put everyone at ease.
Tom dün gece Mary'yi rahat ettiriyor gibi görünmüyordu. - Tom couldn't seem to put Mary at ease.
Tom dün gece Mary'yi rahat ettiriyor gibi görünmüyordu.
Tom couldn't seem to put Mary at ease.