Roosevelt, Amerika'nın Japonya ile ilişkileri geliştirmek için çok çalıştı.
- Roosevelt worked hard to improve America's relations with Japan.
Tom gerçekten geliştirmek istiyor.
- Tom really wants to improve.
Fransızcamı ilerletmek istiyorum ama gerçekten hiç vaktim yok.
- I would like to improve my French but I really have no time.
Japonca telaffuzumu ilerletmek istiyorum.
- I wanted to improve my Japanese pronunciation.
İlerleme için yer var.
- There's room for improvement.
İlerleme için biraz yer var.
- There's some room for improvement.
Gelişim önerileri hoş karşılanır.
- Suggestions for improvements are welcomed.
Öğrenci ilerlemek zorunda.
- The pupil has to improve.
Sarımsak yemeğin lezzetini artırmak için kullanılır.
- Garlic is used to improve the taste of food.
Çevreyi iyileştirmek için.
- In order to improve the environment.
Dan eski kütüphanesini iyileştirmek için yerel vakıflardan fon aldı.
- Dan received funds from local foundations to improve his old library.
Amerikan-İngiliz ilişkileri gelişme gösterdi.
- American-British relations showed improvement.
İstikrarlı ekonomik gelişme vardı.
- There was steady economic improvement.
Durumu düzeltmek için daha çok çalışmalıyız.
- To improve the situation, we must work harder.
Yine de, işler gerçekten gelişmiş değil.
- Still, things haven't really improved.
Gelişmiş yaşam şartlarına acil bir ihtiyaç var.
- There is an urgent need for improved living conditions.
Fransızcamı geliştirmekle ilgileniyorum.
- I'm interested in improving my French.
Amerika genelinde aileler ve şirketler daha az maliyet ve çevreye yardımcı yollarla ENERGY STAR yardımıyla evlerinin ve işletmelerinin enerji verimliliği geliştiriyorlar.
- Families and companies across America are improving the energy efficiency of their homes and businesses with help from ENERGY STAR in ways that cost less and help the environment.
Tom gerçekten geliştirmek istiyor.
- Tom really wants to improve.
Rahip insanların maneviyatını geliştirmek için çalıştı.
- The priest tried to improve the people's morals.
Biz her zaman servis kalitesinde iyileştirmeyi amaçlıyoruz.
- We are always aiming at improving the quality of service.
Eğer gayret edersen İngilizceni geliştirebilirsin.
- You can improve your English if you try.
Egzersiz sağlığı geliştirir.
- Exercise improves health.
Benim doğaçlamalarım berbattır.
- My improvisations are terrible.
Benim doğaçlamalarım görece iyidir.
- My improvisations are tolerably good.
Bilgisayarlar sürekli geliştiriliyorlar.
- Computers are constantly being improved.
Son zamanlarda pişirmedeki becerisini geliştirdi.
- She has improved her skill in cooking recently.
Egzersiz sağlığı geliştirir.
- Exercise improves health.
Okuma zihni geliştirir.
- Reading improves the mind.
Tom ve Mary hava düzelirse yarın yürüyüşe gitmeyi planlıyor.
- Tom and Mary plan to go hiking tomorrow if the weather improves.
Hava düzelirse yürüyüşe çıkacağım.
- I'll go for a walk if the weather improves.
Fransızcamı geliştirmekle ilgileniyorum.
- I'm interested in improving my French.
Almancamı geliştirmekle ilgiliyim.
- I'm interested in improving my German.
O, teniste büyük bir ilerleme kaydetti.
- He has made a big improvement in tennis.
İlerleme için hâlâ yer var.
- There's still room for improvement.
Hepimiz son zamanlarda çok yönlü iyileştirmeler gördük.
- We've seen all-round improvements lately.
Aldığımızdan beri evde birçok iyileştirmeler yaptık.
- We have made numerous improvements to our house since we bought it.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
- Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
Sağlığının iyileşmesi için sigara içmeyi bıraktı.
- He stopped smoking for the improvement of his health.
I shall make some improvement of this doctrine. -John Tillotson.
Those vices which more particularly receive improvement by prosperity. -Robert South.
The parts of Sinon, Camilla, and some few others, are improvements on the Greek poet. -Joseph Addison.