O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.
- I was young and impressionable at that time.
Ben saf ve duyarlıydım.
- I was naive and impressionable.
Çocuklar çok duyarlıdırlar.
- Children are very impressionable.
O zamanlar genç ve hassastım.
- I was young and impressionable at that time.
Genç insanlar çok hassastır.
- Young people are very impressionable.
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
İzlenimin nedir, doktor?
- What's your impression, doctor?
Amerika izleniminiz nedir?
- What is your impression of America?
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
- I didn't mean to give you that impression.
Tom Mary'yi epeyce etkiledi.
- Tom made quite an impression on Mary.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
- Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
Tom'un mükemmel ahlakı, Meryem'in anne babasında büyük bir intiba bıraktı.
- Tom's impeccable manners made a big impression on Mary's parents.
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
- I get the impression that you aren't telling the truth.
O zamanlar genç ve hassastım.
- I was young and impressionable at that time.
Genç insanlar çok hassastır.
- Young people are very impressionable.
Çin bana birçok farklı izlenimler verir.
- China gives me many different impressions.
İlk izlenimler en kalıcı olanlardır.
- First impressions are the most lasting.
His head made an impression on the pillow.
What is your impression of Beatles' music?.
... impressionable minds ...