Tom sabırsızlıkla bekledi.
- Tom waited impatiently.
Tom, Mary'nin hazır olmasını sabırsızlıkla bekledi.
- Tom waited impatiently for Mary to get ready.
Ne kadar uzun süre beklediysek, o kadar daha sabırsız olduk.
- The longer we waited, the more impatient we became.
Tatoeba'nın yeni sürümünü görmeye çok sabırsızlanıyorum.
- I'm very impatient to see the new version of Tatoeba.
Çocuklar genellikle sabırsız ve tez canlı.
- Children are often impatient and restless.
Tom çok sabırsız, sinirli bir kişi.
- Tom's a very impatient, angry person.