Zarfın üstüne yanlış adres yazdım.
- I wrote the wrong address on the envelope.
Korkarım yanlış bir numara çevirdiniz.
- I'm afraid you have dialed a wrong number.
Aslında o haksızlıktan dolayı suçlu muydu?
- Was he, in fact, guilty of wrongdoing?
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Ülke yanlış yolda ilerliyor.
- The country is headed on the wrong track.
Matem tutmak için doğru ya da yanlış yol yoktur.
- There's no right or wrong way to grieve.
Bizi ona haksızlık etmekle suçladı.
- He accused us of wronging him.
Bu sabah yatağın ters tarafından kalkmışsın gibi görünüyor.
- It seems like you got up on the wrong side of the bed this morning.
Bir sürü kişi pandispanyayı fırınlanması zor sanmakta, ama yeterince yumurta kullanırsanız hiçbir şey sahiden ters gitmeyebilir.
- Many people think that sponge cake is difficult to bake, but if you use enough eggs, nothing can really go wrong.
Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
- There's nothing physically wrong with him.
Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
- Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.