immerzu

listen to the pronunciation of immerzu
Немецкий Язык - Турецкий язык
sürekli olarak, boyunca, mütemadiyen
Английский Язык - Турецкий язык

Определение immerzu в Английский Язык Турецкий язык словарь

always
hep

Hepimiz onun hatalı olduğunu bilsek bile, Tom her zaman haklı olduğunu iddia eder. - Tom always insists that he's right even when we all know that he's wrong.

Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim. - I've always wondered what it'd be like to have siblings.

all the time
hep

Evren yıldızlarla doluysa, neden onların hepsinden gelen ışık tüm gökyüzünü sürekli parlatmıyor? - If the universe is full of stars, why doesn't the light from all of them add up to make the whole sky bright all the time?

Anlamıyorum. Niye hep onunla takılıyorsun? - I don't understand. Why do you hang out with her all the time?

always
her zaman

Her zaman altıda kalkarım. - I always get up at six.

Her zaman dürüst olmak kolay değildir. - To be always honest is not easy.

always
daima

Futbol basit bir oyundur. 22 kişi bir topun peşin koşar ve sonunda da daima Almanlar kazanır. - Football is a simple game. 22 men chase a ball for 90 minutes, and at the end the Germans always win.

Daima sözlüğünü el altında bulundur. - Always have your dictionary close at hand.

all the time
her zaman

İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil. - On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.

O, her zaman sessizdi. - He was silent all the time.

always
herdem
all the time
ıf.sürece: prep.her zaman
all the time
boyuna
all the time
sürekli

Tom sürekli TV izler. - Tom watches TV all the time.

Tom sürekli Mary hakkında düşünüyor. - Tom thinks about Mary all the time.

always
hemişe
always
sonuna dek
always
durmadan
24/7
Yedi gün, yirmidört saat
24/7
24 / 7
always
tekrar tekrar
always
defalarca
always
boyuna
Немецкий Язык - Английский Язык
incessantly
continuously
unceasingly
24/7
ceaselessly
always
perennially
all the time
247
Er sah immerzu in Richtung Eingang.
He kept glancing toward the entrance