Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi.
- I called his office again and again, but no one answered.
O tekrar tekrar denedi, ancak başarılı olamadı.
- He tried again and again, but didn't succeed.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.
O, ona defalarca vurdu.
- She hit him again and again.
Bu kitap defalarca okumaya değer.
- This book is worth reading again and again.
Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?
- If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky?
İnsanlar, bunun farkında olsun veya olmasın, sürekli mutluluk ararlar.
- Human beings, whether they realise it or not, continually seek happiness.
Solucan gübresi sürekli olarak toprağı zenginleştirir.
- Worm castings continually enrich the soil.
Ben sürekli olarak pazara giderim.
- I continually go to the market.
Tom devamlı olarak pasta yiyor.
- Tom continually eats cake.
I've warned you over and over again not to do it.
- Ich habe euch immer wieder gewarnt, es nicht zu tun.
I like to eyeball my ingredients, mostly because I don't feel like washing my measuring cups over and over.
- Ich koche gern nach Gefühl, hauptsächlich, weil ich keine Lust darauf habe, meine Messbecher immer wieder zu spülen.