Определение immediate в Английский Язык Турецкий язык словарь
- acil
İnsanlar Küba'nın acil işgali için çağrıda bulundu.
- People called for an immediate invasion of Cuba.
McKinley Küba'da acil bir ateşkes istedi.
- McKinley demanded an immediate ceasefire in Cuba.
- {s} hemen
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
- I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
Hızlı yazamadığım için mesajına hemen cevap veremiyorum.
- I can't reply your message immediately, for I can't type fast.
- derhal olan
- en yakın
Tom Mary'nin en yakın amiridir.
- Tom is Mary's immediate supervisor.
Bu adam benim en yakın amirimdir.
- This man is my immediate superior.
- şimdiki
Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
- My immediate boss is tough to please.
- hazır
Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.
- Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal.
Acil kalkış için hazırlanın.
- Prepare for immediate departure.
- çabuk
- acele
Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık.
- We ate a hasty meal and left immediately.
- doğrudan dogruya
- {s} dolaysız
- {s} doğrudan
- {s} en yakın olan
- yakın/acil
- {s} yakın
Sadece yakın aile bireyleri Tom ve Mary'nin düğününe katıldı.
- Only immediate family members attended Tom and Mary's wedding.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
- The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
- (Askeri) BİR ÜST (KOMUTANLIK, MAKAM İÇİN)
- {s} derhal
Yaşlı adama bir araba çarptı ve derhal hastaneye götürüldü.
- The old man was hit by a car and was immediately taken to the hospital.
Yangın derhal söndürüldü.
- The fire was put out immediately.
- immediacy : yakınlık
- doğrudan doğruya mevcut olma
- fels şuur
- {s} şu an ki
- sezgi yoluyla bilinen şey
- birden bire
- (Dilbilim) birincil
- birden
- immediately
- hemen
Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı.
- Search and rescue operations began immediately.
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
- I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
- immediately
- derhal
Derhal bir ambulans geldi.
- An ambulance arrived immediately.
Diğer sigarayı yaktı fakat onu derhal söndürdü.
- He lit another cigarette, but immediately put it out.
- immediately
- acilen
Burada sana acilen ihtiyacımız var.
- You're needed here immediately.
- immediate access
- anında erişim
- immediate access store
- anında erişim belleği
- immediate address
- anlık adres
- immediate addressing
- anında adresleme
- immediate data
- anında veri
- immediate mod command
- anlık mod komutu
- immediate order
- hemen emri
- immediate payment
- peşin ödeme
- immediate processing
- anında işlem
- immediate address
- (Bilgisayar) Mutlak adres
- immediate address
- (Bilgisayar) Dolaysız adres
- immediate addressing
- (Bilgisayar) Dolaysız adresleme
- immediate allergy
- hemen alerji
- immediate care
- acil bakım
- immediate constituent
- dolaysız kurucu
- immediate crease recovery
- angle sıçrayış acısı
- immediate effect
- Hemen sonuç, hemen etki
- immediate effects
- ilk etkisi
- immediate election
- Erken seçim
- immediate family
- Yakın akraba
- immediate family
- Çekirdek aile
- immediate run
- çok kısa dönem
- immediate air support
- (Askeri) ANİ HAVA DESTEĞİ: Bir muharebenin cereyanı sırasında ortaya çıkan ve mahiyetleri itibarıyla önceden planlanmalarına imkan bulunmayan belirli istekleri karşılayacak hava desteği. Bak. "air support"
- immediate cause
- (bir şeye) doğrudan yol açan neden
- immediate commander
- (Askeri) Bir üst komutan
- immediate crease recovery angle
- (Tekstil) sıçrayış açısı
- immediate delivery required
- (Askeri) acil teslim edilmelidir
- immediate denture
- (Diş Hekimliği) protez diş çekimini takiben hemen takılmak üzere yapılan bir protez türü
- immediate destination
- (Askeri) (MERCHANT SHIPPING) İLK LİMAN, UĞRANILACAK İLK LİMAN (TİCARİ DENİZ ULAŞTIRMASI): Bir gemi veya konvoyun, daha ilerisi için ulaştırma planlaması bulunsun veya bulunmasın, uğrayacağı müteakip iskele. Bak. "destination (merchant shipping) "
- immediate instruction
- mutlak komut
- immediate message
- (Askeri) ACELE MESAJ, HAREKAT ACELE MESAJI (DZ.): Milli kuvvetlerin, müttefik kuvvetlerin veya halkın güvenliğini ciddi şekilde etkileyen durumlarla ilgili ve gönderilen yere hemen teslimi gereken mesajlara mahsus öncelik derecesi. Bak. "precedence"
- immediate mission request
- (Askeri) Acil hava destek isteği
- immediate mission request
- (Askeri) ACELE GÖREV TALEBİ: Yapısı veya mahiyeti itibariyle detaylı görev koordinasyon ve planlamasına imkan verecek kadar önceden teşhis edilememiş bir hedefe hava taarruzu yapılması talebi. Bak. "preplanned mission request"
- immediate mission request
- (Askeri) (RECONNAISSANCE) ACELE GÖREV TALEBİ (KEŞİF): Yapısı veya mahiyeti itibariyle detaylı görev koordinasyon ve planlamasına imkan verecek kadar önceden teşhis edilememiş bir hedefte görev talebi
- immediate nuclear support
- (Askeri) ACELE NÜKLEER DESTEK: Muharebenin gidişatında ortaya çıkan ve doğası itibariyle önceden planlanamayan özel talepleri karşılayacak nükleer destek. Bak. "preplanned nuclear support", "nuclear support"
- immediate operational readiness
- (Askeri) ANİ HAREKAT HAZIRLIK DURUMU: Ani bir muharebe için bir silahlı kuvvetin tüm yönleriyle hazır olduğu durum
- immediate reenlistment
- (Askeri) GÖNÜLLÜ HİZMETE ÇABUK DÖNÜŞ: Hizmetten ayrıldıktan sonra 24 saat içinde, Kara Ordusunda ikinci defa veya müteakip seferler için gönüllü hizmete giriş. Bak. "reenlistment"
- immediate report
- (Askeri) İlk rapor, ön rapor
- immediate report
- (Askeri) ACELE HEDEF RAPORU (HV): Yalnız bir hedef hakkında bilgi veren yazılı veya grafik halinde ilk foto kıymetlendirme istihbarat raporu
- immediate settlement
- ani oturma
- immediate; individual
- (Askeri) acil,ivedi; birey, bireysel
- immediately
- ıf. den hemen sonra: prep.hemen
- immediately
- den hemen sonra
- immediately
- doğrudan doğruya
- immediately
- şıp diye
- immediately
- hemen,ıf.-den hemen sonra: prep.hemen
- immediately
- direkt olarak
- immediately
- bir an önce
Umarım durumu bir an önce düzeltirsin.
- I hope you will correct the situation immediately.
- immediately
- -ermez
- immediately
- şipşak
- immediately
- -er
- instantaneous, immediate, instant
- Hemen, anında ani
- requiring immediate attention
- hemen dikkat gerektiren
- urgent, immediate
- Hemen acil
- urgent, immediate, compelling
- Acil, çekici acil
- urgent; needing immediate action
- acil, gerek acil eylem
- your immediate attention to this matter is appreciated
- gereğinin yapılmasını rica ederiz
- for immediate attention
- yakın ilgiye
- operational immediate
- (Askeri) HAREKAT ÇOK İVEDİ: Gelişmekte olan harekatla doğrudan doğruya ilgili bulunan önemli taktik haberler ve icabında, deniz ve hava araçlarının veya kara kuvvetlerinin derhal harekete geçmelerine ait olan haberler için kullanılır. Bu öncelik derecesi; ancak, bir haberin kıymeti bunun ilgili kimseye süratle teslim edilmesine bağlı olduğu zaman kullanılır. Bu gibi haberler; harekat yıldırım (flash) veya harekat savaş (emergency) haberlerinden sonra, öncelik sırası daha aşağı olan haberler durdurulmak suretiyle ulaştırılır. Buna eskiden "operational priority" denirdi. Ayrıca bakınız: "message precedence"
- operational immediate
- (Askeri) harekat çok ivedi
- priority of immediate mission requests
- (Askeri) ACİL GÖREV TALEPLERİNİN ÖNCELİĞİ: Bak. "emergency priority", "ordinary priority", "search and attack priority", "urgent priority". PRIORITY OF PREPLANNED MISSION REQUESTS
- ready for immediate use
- hemen kullanıma uygun
- violation immediate report
- (Askeri) ihlal ön raporu