Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
You cannot achieve the impossible without attempting the absurd.
- Sen saçmayı denemeden imkansıza ulaşamazsın.
Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole.
- Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
Utopia today means a realisable impossibility.
- Bugün ütopya gerçekleşebilir bir imkansızlık anlamına geliyor.
You must not live beyond your means.
- İmkanlarının ötesinde yaşamamalısın.
This is your only chance.
- Bu senin yegâne imkâniyetin.
There's no way I can handle this by myself.
- Tek başıma bununla başa çıkabilmemin imkanı yok.
Tom's trying to make the impossible possible.
- Tom imkansızı mümkün hale getirmeye çalışıyor.
It wasn't possible for the boy to swim across the river.
- Çocuğun nehri yüzerek geçmesi imkansızdı.