ilki

listen to the pronunciation of ilki
Турецкий язык - Английский Язык
impulse
A thrust; a push; a sudden force that impels
A wish or urge, particularly a sudden one

When I saw the new dictionary, I couldn't resist the impulse to browse through it.

The integral of force over time
{i} instinctual urge, sudden desire, whim; wave of energy sent via a nerve fiber (Pathology); sudden application of force or the movement caused by it (Physics); sudden electrical current (Electronics)
An impulse is a short electrical signal that is sent along a wire or nerve or through the air, usually as one of a series
The integral of force over a time interval
A very short, high voltage potential applied to electrical equipment to simulate the effect of lightning or switching surges
The act of impelling, or driving onward with sudden force; impulsion; especially, force so communicated as to produced motion suddenly, or immediately
When you do something without thinking it through
an application of force in a manner to produce sudden strain or motion, such as hydraulic pressure applied in a hose
A momentary surge of voltage or current in one direction
an impelling force or strength; "the car's momentum carried it off the road"
Immediate reaction or desire to perform some action Impulsivity is an inability to resist acting on impulses regardless of their appropriateness or consequences
Transient voltage or current condition of positive or negative amplitude
The signal that travels along the length of a nerve fiber and ends in the release of neurotransmitters Nerve impulses are the means by which information is transmitted along the neuron and throughout the nervous system
A current surge
the act of applying force suddenly; "the impulse knocked him over"
a sudden desire; "he bought it on an impulse"
ilk
initial

In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral. - Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.

The initial symptoms of the disease are fever and sore throat. - Hastalığın ilk belirtileri ateş ve boğaz ağrısı.

ilk
preliminary
ilk
first

In 1958, Brazil won its first World Cup victory. - 1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.

In the first years that Coca-Cola was produced, it contained cocaine. In 1914, cocaine was classified as a narcotic, after which they used caffeine instead of cocaine in the production of Coca-Cola. - Coca-Cola'nın üretildiği ilk yıllarda, o kokain içeriyordu. 1914'te, kokain bir uyuşturucu olarak gruplandırıldı ve sonra Coca-Cola'nın üretimi için kokain yerine kafein kullandılar.

ilki gerçekleştirmek
break new ground
ilk
early

It was early spring, so there weren't many customers. - Erken ilkbahardı, bu yüzden çok sayıda müşteri yoktu.

In spring, everyone wakes up early. - İlkbaharda herkes erken kalkar.

ilk
maiden

The Titanic sank on her maiden voyage. She was a large ship. - Titanik ilk seferinde battı. O büyük bir gemiydi.

This is our ship's maiden voyage. - Bu, gemimizin ilk yolculuğu.

ilk
pristine
ilk
precursor
ilk
(Bilgisayar) from

I had a call from her for the first time in a long time. - Uzun süredir ondan ilk kez bir çağrı aldım.

In the spring, when the days grew longer and the sun warmer, she waited for the first robin to return from the south. - İlkbaharda, günler daha uzadığında ve güneş daha ısındığında, o, ilk nar bülbülünün güneyden dönüşünü bekledi.

ilk
former

The former half of the film was dull. - Filmin ilk yarısı sıkıcıydı.

Only two things are infinite, the universe and human stupidity, and I'm not sure about the former. - Sadece iki şey sonsuzdur, evren ve insanoğlunun aptallığı, ve ben ilkinden emin değilim.

ilk
(Bilgisayar) default
ilk
prot-
ilk
before time
ilk
prime

Jawaharlal Nehru was the first prime minister of India. - Jawaharlal Nehru, Hindistan'ın ilk başbakanıydı.

You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest. - Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.

ilk
proto-
ilk
top

The pledge to stop smoking cigarettes ranks among the top ten New Year's resolutions year after year. - Sigarayı bırakma sözü her yıl ilk on Yeni Yıl kararı arasında yer alıyor.

What's your favorite song in last year's top 100? - Geçen yılın ilk 100'ünde en sevdiğiniz şarkı nedir?

ilk
(Bilgisayar) start

The driver said that the first bus starts at 6:00 a.m. - Sürücü İlk otobüsün sabah saat 6:00 da hareket ettiğini söyledi.

The first term starts in April. - İlk dönem nisanda başlar.

ilk
(Gıda) primer
ilk
(Bilgisayar) use first
ilk
(Biyokimya) precurcer
ilk
(Denizbilim) precorser
ilk
primordial
ilk
primus
ilk
primary

Layla was Fadil's primary girlfriend. - Leyla, Fadıl'ın ilk kız arkadaşıydı.

When I was in primary school, I dreamt of becoming a pilot. - Ben ilkokuldayken bir pilot olmayı hayal ederdim.

ilk
pre-
bir ilki gerçekleştirmek
Break a new ground
ilk
{s} primitive

If you are a member of a primitive community and you wish to produce, say, food, there are two things that you must do. - Eğer ilkel bir topluluğun bir üyesi isen ve üretmek istersen, örneğin, yiyecek,yapman gereken iki şey vardır.

Magic plays an important part in primitive society. - Büyü, ilkel toplumda önemli bir rol oynar.

ilk
first ever

Sentence #2416352 is my first ever contribution in Tatoeba. - # 2416352 numaralı cümle benim Tatoeba'da şimdiye kadarki ilk katkımdır.

The International Sun-Earth Explorer 3 (ISEE-3) spacecraft made the first ever direct cometary measurements on September 11, 1985 as it flew through the tail of Comet Giacobini-Zinner. - Uluslararası Sun-Earth Explorer 3 uzay gemisi kuyruklu yıldız Giacobini-Zinner'in kuyruğu boyunca uçarken 11 Eylül 1985'te ilk doğrudan kuyruklu yıldız ölçümleri yaptı.

ilk
the very first

From the very first time I saw her, I knew she was different. - Onu gördüğüm ilk andan beri, onun farklı olduğunu biliyordum.

I fell in love with Mary the very first time I saw her. - Onu ilk kez gördüğümde Mary'ye aşık oldum.

ilk
first-ever
ilk
initiative
ilk
first, for the first time: Onu ilk gördüğünde altmış yaşındaydı. When she first saw him he was sixty years old
ilk
primal
ilk
elementary

Elementary school children go to school for a term of six years. - İlkokul çocukları, altı yıllık bir dönem için okula giderler.

I miss my elementary school teachers. - İlkokul öğretmenlerimi özlüyorum.

ilk
original

Layla was originally charged with conspiracy to commit murder. Not murder. - Leyla ilk başta cinayete teşebbüsle suçlanıyordu. Cinayet değil.

Who were the original people here? - Buranın ilk insanları kimlerdi?

ilk
first; initial, beginning; elementary, preliminary, primary; former
ilk
premier
ilk
the first (in a series or in time): romanlarından ilki the first of his novels
ilk
initiatory
ilk
opening
ilk
first (in a series or in time): ilk işi his first task. ilk defa the first time
ilk
beginning

At first I didn't like my job, but I'm beginning to enjoy it now. - İlk başta işimden hoşlanmadım ama artık ondan hoşlanmaya başlıyorum.

It was then the beginning of spring. - O zaman ilkbaharın başlangıcıydı.

ilk
proto
ilk
fore

The crocus is a forerunner of spring. - Safran ilkbaharın bir müjdecisidir.

Is this your first foreign trip? - Bu senin ilk yurt dışı seyahatin mi?

Английский Язык - Английский Язык

Определение ilki в Английский Язык Английский Язык словарь

ilk
A type, race or category; a group of entities that have common characteristics such that they may be grouped together

“Hinkydink” or “Bathhouse John,” or others of that ilk, were proprietors of the most notorious dives in Chicago.

ilk
The same
ilk
{s} same; each
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk
ilk
Same; each; every
ilk
The kind or class of people that resemble, behave in a manner similar to, or are of the same social status as a certain person
ilk
{i} category, class, kind
ilk
If you talk about people or things of the same ilk, you mean people or things of the same type as a person or thing that has been mentioned. He currently terrorises politicians and their ilk on `Newsnight' Where others of his ilk have battled against drugs, Gabriel's problems have centred on his marriage. = kind. Word History: When one uses ilk, as in the phrase men of his ilk, one is using a word with an ancient pedigree even though the sense of ilk, "kind or sort," is actually quite recent, having been first recorded at the end of the 18th century. This sense grew out of an older use of ilk in the phrase of that ilk, meaning "of the same place, territorial designation, or name." This phrase was used chiefly in names of landed families, Guthrie of that ilk meaning "Guthrie of Guthrie." "Same" is the fundamental meaning of the word. The ancestors of ilk, Old English ilca and Middle English ilke, were common words, usually appearing with such words as the or that, but the word hardly survived the Middle Ages in those uses. Variant of ilka. a particular type = kind of that/his/their etc ilk (ilk (12-19 centuries), from ilca)
ilk
a kind of person; "I don't like people of his ilk"
ilk
pron. each; identical, alike
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение ilki в Турецкий язык Турецкий язык словарь

ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı: "Gözlerini açınca ilk işi saatine bakmak oldu."- Y. K. Karaosmanoğlu
ilk
Bektaşiler'in bir nazım türü olan nefese verdikleri ad
ilk
Zaman, sıra, yer ve önem bakımından ötekilerden önce gelen, son karşıtı
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni
ilk
Başlangıçta yer alan
ilk
Herhangi bir şeyin en önde olanı, önce geleni: "İnsanı insan yapan duyguların ilkidir aşk."- N. Cumalı
ilk
Birinci olarak, en başta
Английский Язык - Турецкий язык

Определение ilki в Английский Язык Турецкий язык словарь

ilk
tür
ilk
of that ilk aynı türden
ilk
cins
ilk
{i} tip
ilk
sınf
ilk
{i} çeşit
ilki
Избранное