Определение ilişkiye в Турецкий язык Английский Язык словарь
- relationship
I'm not ready for a relationship.
- Bir ilişkiye hazır değilim.
People often enter into a relationship thinking that they can change the other person.
- İnsanlar sık sık, diğer şahsı değiştirebileceklerini düşünerek bir ilişkiye girerler.
- Kinship; being related by blood or marriage
- The level or degree of affinity between keys, chords and tones
- A type of connection or business association of interest or meaning that can exist between two entity types Identifies the business reason (rule) within the Ministry why two or more entity types may be associated
- ADD children need an adult coach who listens to them, recognizes their strengths, and treats them with respect so that they feel unthreatened as they begin to re-evaluate their past experiences with new information about ADD They need someone to take the pressure off them and give them a safe environment to try new ways of behaving
- An association between the instances of one or more entity types that is of interest to the organization (10)
- A record if the transaction was between related parties as defined in Section 402(g)(1) of the Tariff Act of 1930, as amended A "Y" for related and a "N" for not related
- a relation between people; (`relationship' is often used where `relation' would serve, as in `the relationship between inflation and unemployment', but the preferred usage of `relationship' is for human relations or states of relatedness); "the relationship between mothers and their children"
- this is a relationship
- state of relatedness or connection by blood or marriage or adoption
- An association, linkage, or connection, either real or suspected, between entities of the same or different set which describes their interaction, the dependence of one upon the other, or their mutual interdependence
- (Ticaret) The link between two entities in a system or network, such as the relationship between a vendor and a customer or two activities in a project
- English Query semantic relationship between entities, for example, "publishers publish books" is a relationship between the major entities "publishers" and "books " (See phrasing )
- {i} emotional connection that exists between two people; connection, association; closeness, kinship
- The way in which two features are associated or affiliated Relationships between features are stored in the REL table There are only two possible types of relationships in the NHD: 'is composed of' where compound features (reaches) are said to be composed of basic features; and 'flows' where reaches are related to each other by means of their flow The ability to navigate up and down through the reach file is accomplished by means of the flow relationship
- Connection or association; the condition of being related
- the connection between one or more parties
- a state involving mutual dealings between people or parties or countries
- ilişki
- relation
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
I don't know anything about their relationship.
- Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.
- ilişki
- relationship
I think you're reading too much into John's relationship with Jane.
- Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.
Money doesn't always count for much in human relationships.
- Para her zaman insan ilişkilerinde çok önemli sayılmaz.
- ilişki
- connection
The police arrested a suspect in connection with the robbery.
- Polis, soygun olayı ile ilişkili olarak bir şüpheliyi tutukladı.
Mary has a strong connection with nature.
- Mary'nin doğa ile güçlü bir ilişkisi vardır.
- ilişkiye girmeden sevişme
- petting
- ilişkiye girmek
- Copulate, have intercourse with, sleep with, couple, fuck
- ilişkiye girme
- snatch
- ilişkiye girmek
- jazz [sl.]
- ilişkiye girmek
- fuck [sl.]
- ilişkiye girmek
- have intercourse with
- ilişkiye girmek
- screw [sl.]
- ilişkiye girmek
- jump [sl.]
- ilişkiye girmek
- sleep with
- ilişkiye girmek
- copulate
- ilişkiye girmek
- couple
- ilişkiye girmek
- {f} fuck
- ilişki
- {i} daughter
Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
- Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- ilişki
- {i} association
Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations?
- Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?
The association between trolls and bridges has a long history which marches on to this day in English pop culture.
- İngiliz popüler kültüründeki trol-köprü ilişkisinin günümüze kadar ulaşan uzun bir tarihi vardır.
- cinsel ilişkiye girmek
- shag
- ilişki
- {i} involvement
- cinsel ilişkiye girmek
- have sex
- ilişki
- concerned
- ilişki
- {i} affair
He knows a lot about foreign affairs.
- Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
It was a one-sided love affair.
- O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- ilişki
- {i} reference
- ilişki
- {i} noose
- ilişki
- {i} affinity
- ilişki
- {i} relevance
- cinsel ilişkiye girmek
- hump
- ilişki
- liaison
- ilişki
- dependence
- ilişki
- link
The dream of world war may be linked to a linear religion.
- Dünya savaşı hayali, doğrusal bir dinle ilişkilendirilebilir.
- ilişki
- bearing
- ilişki
- intercourse
Mary did not bleed in her first sexual intercourse with Tom.
- Mary'nin Tom'la olan ilk cinsel ilişkisinde kanama olmadı.
According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise.
- Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.
- ilişki
- correlation
Is there a direct correlation?
- Doğrudan bir ilişki var mı?
William has discovered a correlation between the location of Mayan cities and the position of stars in constellations.
- William Maya kentlerinin konumu ve takımyıldızlarındaki yıldızların konumu arasında bir ilişki keşfetti.
- ilişki
- affiliation
I have no affiliation with your university.
- Senin üniversitenle hiçbir ilişkim yok.
- ilişkiye girmek
- screw
- cinsel ilişkiye girmek
- jazz
- cinsel ilişkiye girmek
- have a screw
- cinsel ilişkiye girmek
- sleep with
- cinsel ilişkiye girmek
- lie with
- hayvanlarla cinsel ilişkiye girme
- bestiality
- ilişki
- correlate
I used to correlate love with sex.
- Eskiden sevgi ile cinselliği ilişkilendirirdim.
- ilişki
- relation , association
- ilişki
- it
- ilişki
- interrelation
- ilişki
- dealing
I keep a daily record of my business dealings.
- İş ilişkilerim hakkında günlük kayıt tutarım.
Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others.
- Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.
- ilişki
- gallantry
- ilişki
- connexion
- ilişki
- contact, communication
- ilişki
- commerce
- ilişki
- relation; connection, contact; intercourse
- ilişki
- sexual intercourse
When did you last have sexual intercourse?
- En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?
According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise.
- Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.
- ilişki
- affaire
- ilişki
- copulation
- ilişki
- contact
Tom has secretly been contacting Mary.
- Tom Mary ile gizlice ilişki kuruyor.
- ilişki
- bond
- ilişki
- relation, connection; relationship
- ilişki
- (Hukuk) contact, relation, relationship
- ilişki
- dealings
Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others.
- Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.
Did Tom ever have any dealings with Mary?
- Tom'un Mary ile hiç herhangi bir ilişkisi oldu mu?
- ilişki
- {i} truck
- ilişki
- footing
- ilişki
- {i} rapport
We have a good rapport.
- Bizim iyi bir ilişkimiz var.
- ilişki
- {i} regard
What do you have to say with regard to this problem?
- Bu soruna ilişkin ne söylemek zorundasın?
As regards the matter, I know nothing.
- Konuya ilişkin hiçbir şey bilmiyorum.
- ilişki
- {i} relevancy
- ilişkiye girmek
- {f} jazz
- ilişkiye girmek
- {f} jump
- İlişki
- assocation