ilişkiler

listen to the pronunciation of ilişkiler
Турецкий язык - Английский Язык
(Bilgisayar) associations

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

(Ticaret) connections
things

Things are getting worse. - İlişkiler daha kötü oluyorlar.

Things are getting ugly. - İlişkiler çirkinleşiyor.

dealings

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

I keep a daily record of my business dealings. - İş ilişkilerim hakkında günlük kayıt tutarım.

relationships

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

Money doesn't always count for much in human relationships. - Para her zaman insan ilişkilerinde çok önemli sayılmaz.

interrelations
ilişki
relation

I don't know anything about their relationship. - Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.

That country broke off diplomatic relations with the United States. - O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.

ilişki
relationship

I think you're reading too much into John's relationship with Jane. - Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

ilişki
connection

Mary has a strong connection with nature. - Mary'nin doğa ile güçlü bir ilişkisi vardır.

The police arrested a suspect in connection with the robbery. - Polis, soygun olayı ile ilişkili olarak bir şüpheliyi tutukladı.

ilişki
{i} daughter

Sami has had an incestuous relationship with his daughter. - Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.

ilişki
{i} association

The association between trolls and bridges has a long history which marches on to this day in English pop culture. - İngiliz popüler kültüründeki trol-köprü ilişkisinin günümüze kadar ulaşan uzun bir tarihi vardır.

Would it be better if numbers were completely arbitrary and had no emotional associations? - Sayılar tamamen rastgele seçilmiş olsa ve duygusal ilişkileri olmasa daha iyi olur mu?

ilişki
{i} involvement
ilişki
concerned
ilişki
{i} affair

His business affairs are in good shape. - Onun iş ilişkileri iyi durumda.

He knows a lot about foreign affairs. - Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.

ilişki
{i} reference
ilişki
{i} noose
ilişki
{i} affinity
ilişki
{i} relevance
dış ilişkiler
exterior
ilişki
liaison
ilişki
dependence
ilişki
link

The dream of world war may be linked to a linear religion. - Dünya savaşı hayali, doğrusal bir dinle ilişkilendirilebilir.

ilişki
bearing
ilişki
intercourse

To avoid injury or discomfort, be sure that the vagina is lubricated before intercourse. - Yaralanma veya rahatsızlığı önlemek için, vajinanın ilişkiden önce yağlanmış olduğundan emin olun.

When did you last have sexual intercourse? - En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?

ilişki
correlation

Is there a direct correlation? - Doğrudan bir ilişki var mı?

William has discovered a correlation between the location of Mayan cities and the position of stars in constellations. - William Maya kentlerinin konumu ve takımyıldızlarındaki yıldızların konumu arasında bir ilişki keşfetti.

ilişki
affiliation

I have no affiliation with your university. - Senin üniversitenle hiçbir ilişkim yok.

halkla ilişkiler müdürü
Public Relations Manager
halkla ilişkiler sorumlusu
public relations representative
uluslararası ilişkiler
International relations
ABD Genel Kurmay Başkanlığı-Halkla İlişkiler
(Askeri) Office of the Chairman of the Joint Chiefs of Staff-Public Affairs
Gazilerle İlişkiler Departmanı
(Askeri) Department of Veterans Affairs
Genel İlişkiler Konseyi
(Hukuk) General Affairs Council (GAC)
Halkla İlişkiler Ofisi; halkla ilişkiler subayı
(Askeri) Public Affairs Office; public affairs officer
ana röle; fizik asistanı; varış ihtimali; halkla ilişkiler
(Askeri) parent relay; physician assistant; probability of arrival; public affairs
basın bilgi subayı; halkla ilişkiler subayı
(Askeri) press information officer; public information officer
duygusal ilişkiler
emotional relations
dış ilişkiler
external affairs
dış ilişkiler
(Hukuk) foreign relations
etnik ilişkiler
ethnic relations
halkla ilişkiler
public relations
halkla ilişkiler timi
(Askeri) public affairs team
halkla ilişkiler uzmanı
public relations
halkla ilişkiler yönergesi
(Askeri) public affairs guidance
ilişki
correlate

I used to correlate love with sex. - Eskiden sevgi ile cinselliği ilişkilendirirdim.

ilişki
relation , association
ilişki
it
ilişki
interrelation
ilişki
dealing

I keep a daily record of my business dealings. - İş ilişkilerim hakkında günlük kayıt tutarım.

You had dealings with a crook. - Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.

ilişki
gallantry
ilişki
connexion
ilişki
contact, communication
ilişki
commerce
ilişki
relation; connection, contact; intercourse
ilişki
sexual intercourse

Mary did not climax when she and Tom had their first sexual intercourse. - O ve Tom ilk cinsel ilişkilerine girdiğinde Mary orgasm olmadı.

When did you last have sexual intercourse? - En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?

ilişki
affaire
ilişki
copulation
ilişki
contact

Tom has secretly been contacting Mary. - Tom Mary ile gizlice ilişki kuruyor.

ilişki
bond
ilişki
relation, connection; relationship
ilişki
(Hukuk) contact, relation, relationship
ilişki
dealings

Tom is respected in the business community because he is always fair and square in his dealings with others. - Tom, başkaları ile olan ilişkilerinde her zaman adil ve kararlı olduğundan dolayı iş dünyasında itibarlıdır.

Did Tom ever have any dealings with Mary? - Tom'un Mary ile hiç herhangi bir ilişkisi oldu mu?

ilişki
{i} truck
ilişki
footing
ilişki
{i} rapport

We have a good rapport. - Bizim iyi bir ilişkimiz var.

ilişki
{i} regard

What do you have to say with regard to this problem? - Bu soruna ilişkin ne söylemek zorundasın?

As regards the matter, I know nothing. - Konuya ilişkin hiçbir şey bilmiyorum.

ilişki
{i} relevancy
uluslararası ilişkiler uzmanı
diplomat
yolcular; halkla ilişkiler planları
(Askeri) passengers; public affairs plans
önerilen halkla ilişkiler yönergesi
(Askeri) proposed public affairs guidance
üst düzey ilişkiler
superstructure
İlişki
assocation
ırklar arası ilişkiler
race relations
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение ilişkiler в Турецкий язык Турецкий язык словарь

ilişki
Bağlantı, temas
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas: "Arkadaşlık ve dostluk şeklinde bile bir ilişki aramadığını kesinlikle anlatacaktı."- H. E. Adıvar
ilişki
İki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet, temas
ilişki
nerbut
İlişki
takanak
ilişkiler
Избранное