ilgilendir

listen to the pronunciation of ilgilendir
Турецкий язык - Английский Язык
{f} interest

I realized that what I had chosen didn't really interest me. - Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.

Where he will live doesn't interest us. - Onun nerede yaşadığı bizi ilgilendirmiyor.

{f} interested

Is there something that interested you? - Seni ilgilendiren bir şey var mı?

I wanted to learn Esperanto, because it interested me very much. - Ben Esperanto öğrenmek istedim, çünkü beni çok ilgilendiriyordu.

interesting
ilgilen
{f} concerned

I am not concerned with this. - Ben bununla ilgilenmiyorum.

This book is chiefly concerned with the effects of secondhand smoking. - Bu kitap en çok pasif içiciliğin etkileriyle ilgilenmektedir.

ilgilen
{f} concern

This does not concern you at all. - Bu seni hiç ilgilendirmez.

As time went on, people grew less and less concerned about the matter. - Zaman geçerken, insanlar konuyla gittikçe daha az ilgilendiler.

ilgilen
dabble in
ilgilen
dabble at
ilgilen
bear on
ilgilen
start on
ilgilen
{f} concerning

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

ilgilen
{f} interesting

He goes in for whatever he finds interesting at the moment. - O, şu anda ilginç bulduğu her şeyle ilgilenir.

A lot of folks find cars interesting, but I'm not interested in them at all. - Bir sürü insan arabaları ilginç buluyor fakat ben onların hiç biriyle ilgilenmiyorum.

ilgilen
dabble with
ilgilen
concern about
ilgilendir
Избранное