Определение ileriyi в Турецкий язык Английский Язык словарь
- forward
- The front part of a vessel
- Towards the front or from the front
The bus driver told everyone standing up to move forward.
- A player on a team in football (soccer) in the row nearest to the opposing team's goal, who are therefore principally responsible for scoring goals
- To send (something received) to a third party
I'll be glad to forward your mail to you while you're gone.
- A large arrow pointing to the right on your browser toolbar By clicking on the arrow you can move forward through any links that you have previously followed Forward is only activated after you have gone Back
- Toward the bow of the boat
- moving forward
- Toward the front or bow of a ship
- To send forward; to send toward the place of destination; to transmit; as, to forward a letter
- Towards the bow
- Expected in the future
- At or in the direction of the bow Also the fore part of the ship
- to send (a copy of) an electronic mail message that you have received on to one or more other addressees Most e-mail systems can be configured to do this automatically to all or certain messages, e g Unix sendmail looks for a " forward" file in the recipient's home directory
- moving toward a position ahead; "forward motion"; "the onward course of events"
- send or ship onward from an intermediate post or station in transit; "forward my mail"
- Advanced beyond the usual degree; advanced for the season; as, the grass is forward, or forward for the season; we have a forward spring
- An agreement; a covenant; a promise
- Into the future
- ileri
- advanced
He is taking an advanced course in Esperanto.
- O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
- ileri
- {s} forward
Jessie urged the little donkey forward.
- Jessie küçük eşeği ileriye doğru sürdü.
I dared not go forward.
- İleri gitmeye cesaret edemedim.
- ileriyi görme
- prescience
- ileriyi de kapsayan
- anticipatory
- ileriyi düşünen
- long-sighted
- ileriyi görebilme
- farsightedness
- ileriyi görememe
- shortsightedness
- ileriyi göremeyen
- shortsighted
- ileriyi gören
- longheaded
- ileriyi gören
- farseeing
- ileriyi gören
- prescient
- ileriyi gören
- forward looking
- ileriyi gören
- clear sighted
- ileriyi gören
- quick eyed
- ileriyi gören
- farsighted
- ileriyi görme
- vision
- ileriyi görmek
- foresee
- ileriyi görmek
- to foresee the future, to predict the future
- ileriyi görmek
- to foresee the future
- ileri
- ahead
We're a week ahead of schedule.
- Programın bir hafta ilerisindeyiz.
You'll never get ahead in this place unless you go through the proper channels.
- Doğru bir yol bulmadıkça bu alanda asla ileri gitmeyeceksin.
- ileri
- advanced; beyond the elementary stage; ahead of others
- ileri
- {s} high
- ileri
- sophisticate
- ileri
- future
I want to become a TV announcer in the future.
- İleride bir TV sunucusu olmak istiyorum.
He wants to be a policeman in the future.
- İleride polis olmak istiyor.
- ileri
- on
- ileri
- the future part
- ileri
- way out
- ileri
- next
Nobody knows what will happen next.
- İleride ne olacağını hiç kimse bilmiyor.
- ileri
- (Bilgisayar) advance
She teaches English to advanced students.
- O ileri öğrencilere İngilizce öğretiyor.
Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women.
- Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.
- ileri
- forward part
- ileri
- pro-
- ileri
- along with
- ileri
- (Bilgisayar) forward to
- ileri
- further
I'm too tired to walk any further.
- Daha ileri yürüyemeyecek kadar çok yorgunum.
I can't go any further.
- Ben daha ileriye gidemem.
- ileriyi gören
- visionary
- ileriyi görmek
- predict the future
- ileriyi görmek
- foresee the future
- ileri
- beyond
- ileri
- onwards
- ileri
- forth
Jim and Mike threw the ball back and forth.
- Jim ve Mike topu ileri ve geri attı.
In an earthquake, the ground can shake up and down, or back and forth.
- Bir depremde, yer yukarı ve aşağı ya da geriye ve ileriye sallanabilir.
- önceden sezmek, ileriyi görmek
- to predict, to foresee
- ileri
- the future, the time yet to come; the time which lies just ahead: İlerimiz kış. Winter is just around the corner. İleriyi hiç düşünmedin mi? Haven't you ever thought about the future?
- ileri
- higher
- ileri
- front part, forward part; future, the future part, the part to come; forward; advanced; (saat) fast; forward, forth, ahead
- ileri
- (Askeriye) advance, forward, situated near the front: ileri komuta yeri advance command post
- ileri
- the front, the area or part which lies to the front: Trenin ilerisini göremiyoruz. We can't see the front section of the train
- ileri
- the next part (of a road, a course, a job): İlerimizde deniz vardı. In front of us lay the sea. Yolun ilerisi çok virajlı. The next part of the road is full of curves. Bu işin ilerisi pek kolay olmaz. The next part of this job won't be very easy
- ileri
- ahead of, before, (something) which precedes: Tacimah bizden ileri sınıflardan birindeydi. Tacimah was in one of the classes ahead of us
- ileri
- forward, forwards, to the front; out in front; onward, onwards
- ileri
- fast (clock, watch, etc.): Saatim iki dakika ileri. My watch is two minutes fast
- ileri
- onward
- ileri
- forrader
- ileri
- advanced , forward
- ileri
- forwards
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
Life can only be understood backwards, but it must be lived forwards.
- Hayat sadece geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmalıdır.
- ileri
- along
- ileri
- sophisticated
- ileri
- advanced (age, years): Hoşkadem oldukça ileri bir yaşta aşka düştü. Hoşkadem fell in love at a rather advanced age
- ileri
- (saat) fast
- ileri
- Forward!/Onward!
- ileri
- progressive
Thanks to your initiatives we've been recognized as a progressive and forward-thinking enterprise by the press.
- Girişimleriniz sayesinde basın tarafından ilerici ve ileriye dönük düşünce kuruluşu olarak tanınmaktayız.
I'm pretty progressive.
- Ben oldukça ilericiydim.
- ileri
- wayout
- ileri
- up
- ileriyi gören
- forwardlooking