Sam is two years younger than Tom.
- Sam Tom'dan iki yaş küçük.
I saw a movie for the first time in two years.
- İki yılda ilk kez bir film izledim.
The orthodontist told him he'd need braces for at least two years.
- Ortodontist ona en az iki yıl süreyle pantolon askısına ihtiyacı olacağını söyledi.
Your words split my heart in twain.
- Sözleriniz kalbimi ikiye böldü.
The number 2015 is represented as 11111011111 in binary.
- 2015 numarası ikili olarak 11111011111 olarak gösterilir.
I spent a couple of months in Boston.
- Boston'da iki ay geçirdim.
We had a couple glasses of wine.
- İki bardak şarabımız vardı.
See you in a couple of minutes.
- İki dakika içinde görüşürüz.
I spent a couple of months in Boston.
- Boston'da iki ay geçirdim.
Do you know either of the two girls?
- İki kızın her birini tanıyor musun?
Either way will lead you to the station.
- Her iki yol da seni istasyona götürecektir.
Only in love are unity and duality not in conflict.
- Birlik ve ikilik yalnızca aşkta çatışma içinde değildir.
Tom and Mary are a musical duo.
- Tom ve Mary müzikal bir ikilidir.
Tom and Mary are both really ambitious, aren't they?
- Tom ve Mary'nin ikisi de gerçekten hırslı, değil mi?
Half of his class can write with both hands; they're ambidextrous.
- Sınıfının yarısı iki eliyle de yazabilir; onlar çok yönlüdür.
Hold the vase with both hands.
- Vazoyu iki elinle tut.
Both of my parents were brought up in the country.
- Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
Either of the two must go.
- İkisinden biri gitmeli.
His revenue doubled after retirement.
- Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
We'll have to double our budget for next year.
- Gelecek yıl için bütçemizi ikiye katlamak zorunda kalacağız.
Do you have a double room?
- İki kişilik bir odan var mı?
I'd like to book a double room.
- İki kişilik bir oda ayırtmak istiyorum.
I hate two-faced communities.
- İki yüzlü topluluklardan nefret ederim.
Because Tom is two-faced, it's better to be careful.
- Tom iki yüzlü olduğu için dikkatli olmak daha iyi.
Your book is double the size of mine.
- Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.
His revenue doubled after retirement.
- Onun geliri, emekli olduktan sonra iki katına çıktı.
Twice two is equal to four.
- İki kere iki dört eder.
Tom shot Mary twice in the leg.
- Tom, Mary'yi bacağından iki kere vurdu.
I've climbed Mt. Fuji twice.
- Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
The committee meets twice a month.
- Komite ayda iki kez toplanır.
The plane circled the airport twice after taking off.
- Uçak havalandıktan sonra havaalanı etrafında iki defa dolandı.
You don't have to tell Tom twice to do something.
- Bir şeyi yapmak için Tom'a iki defa söylemek zorunda değilsin.
I was on holiday for a fortnight.
- İki haftadır tatildeydim.
We stayed in London for a fortnight.
- Londra'da iki hafta kaldık.
Your income is about twice as large as mine is.
- Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
He is twice as old as I.
- Benim iki katım kadar yaşlıdır.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
He is twice as old as I.
- Benim iki katım kadar yaşlıdır.
The download speed is twice as fast as the upload speed on this network.
- Bu ağda indirme hızı yükleme hızının iki misli daha hızlı.
If you decided to work for us we would pay you twice as much.
- Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.
A space is missing before the colon.
- İki nokta üst üste'den önce boşluk eksik.
In my language, the , is called comma, the ; is called semicolon, : is called colon, ... are called ellipsis, and this sentence ends with a period.
- Benim dilimde , virgül, ; noktalı virgül, : iki nokta üstüste, ... üç nokta şeklinde adlandırılır ve bu cümle bir noktayla biter.
I shouldn't have doubled the recipe.
- Tarifeyi iki katına çıkarmamalıydım.
The population has doubled in the last five years.
- Nüfus son beş yıl içinde iki katına çıkmıştır.
Your book is double the size of mine.
- Senin kitabın benimkinin boyutunun iki katı kadar.
The number of employees doubled in ten years.
- Çalışan sayısı on yıl içinde iki katına çıktı.
Soldiers on both sides were dying by the millions.
- Her iki tarafta da milyonlarca asker ölüyordu.
Both sides had to compromise with each other.
- Her iki taraf birbirleriyle uzlaşmak zorundaydı.
Is the road wide enough for two-way traffic?
- Yol, iki yönlü trafik için yeterince geniş mi?
You are double-faced and this is the problem.
- Sen iki yüzlüsün ve bu problem.
I feel like a hypocrite.
- Bir iki yüzlü gibi hissediyorum.
He is such a hypocrite.
- O böyle bir iki yüzlü.
Two thousand American soldiers were killed.
- İki bin Amerikan askeri öldürüldü.
She owns two thousand books.
- Onun iki bin kitabı var.
Almost every person in this country is bilingual.
- Bu ülkedeki neredeyse her insan iki dillidir.
I'm pretty sure Tom's bilingual.
- Tom'un iki dilli olduğundan oldukça eminim.
Does hypocrisy reign supreme?
- İki yüzlülük hüküm sürüyor mu?
Politics is hypocrisy.
- Politika iki yüzlülüktür.
She called him every other day.
- İki günde bir o onu aradı.
I take a bath every other day.
- İki günde bir banyo yaparım.
Tom was very hypocritical.
- Tom çok iki yüzlüydü.
You're being hypocritical.
- Sen iki yüzlü davranıyorsun.
I'm doubly disappointed on the lack of improvement from my team.
- Takımımdan iyileşme eksikliği konusunda iki kat fazla hayal kırıklığına uğradım.
Although I had taken two pills two times, my headache did not go away.
- İki kez iki hap almama rağmen, baş ağrım hâlâ geçmedi.
I've been to Kyoto two times.
- Kyoto'da iki kez bulundum.
Tom drank twice as much beer as Mary did.
- Tom Mary'nin içtiği kadar çok birayı iki kez içti.
If you decided to work for us we would pay you twice as much.
- Bizim için çalışmaya karar verirsen sana iki mislini öderiz.
This program is broadcast biweekly.
- Bu program, iki haftada bir yayınlanır.
The employees are paid biweekly.
- İşçilere iki haftada bir ödeme yapılır.
My brother eats twice as much as I do.
- Erkek kardeşim benim yediğimin iki katı kadar yemek yiyor.
Tom earns twice as much as Mary.
- Tom Mary'nin iki katı kadar çok kazanır.
I wonder if Tom is really bipolar.
- Tom'un gerçekten iki kutuplu olup olmadığını merak ediyorum.
This movement from rural to urban areas has been going on for over two hundred years.
- Kırsaldan şehir bölgelerine yapılan bu taşınma iki yüzyıldan daha fazla bir süredir devam etmektedir.
There are as many as two hundred cherry trees in this park.
- Bu parkta iki yüz kadar çok sayıda kiraz ağaçları vardır.