Tom thinks that Mary is being unnecessarily cautious.
- Tom Mary'nin gereksiz yere ihtiyatlı olduğunu düşünüyor.
She's extremely cautious.
- O son derece ihtiyatlı.
It was a prudent move.
- Bu ihtiyatlı bir hareketti.
Tom told me that he thought Mary would be discreet.
- Tom bana Mary'nin ihtiyatlı olacağını düşündüğünü söyledi.
His mother discreetly kept an eye on the boy.
- Annesi çocuğu ihtiyatlı biçimde gözledi.