ihtimalle

listen to the pronunciation of ihtimalle
Турецкий язык - Английский Язык

Определение ihtimalle в Турецкий язык Английский Язык словарь

büyük ihtimalle
likely

Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed. - Irkçı değilim, ama ile başlayan her cümle aslında büyük ihtimalle çok ırkçıdır.

Jane is more than likely to come. - Jane büyük ihtimalle gelecek.

ihtimal
possibility

Tom couldn't rule out the possibility that Mary didn't like him. - Tom Mary'nin ondan hoşlanmamış olma ihtimalini kabul edemedi.

Tom couldn't rule out the possibility that someone had lit his house on fire. - Tom birinin evini ateşte yakmış olması ihtimalini kabul edemedi.

ihtimal
{i} chance

Is there any chance that he will come? - Onun geleceğine dair bir ihtimal var mı?

Is there any chance that he'll resign? - Onun istifa edeceğine dair bir ihtimal var mı?

ihtimal
{i} probability

In all probability, the money will not be paid. - Çok büyük bir ihtimalle para ödenmeyecek.

The probability of Tom being punished is very small. - Tom'un cezalandırılma ihtimali çok düşüktür.

ihtimal
prospect

It's a depressing prospect. - Çok iç karartıcı bir ihtimal.

They now face the prospect of having to wear a cycling helmet by law. - Onlar yasayla bisiklet kaskı giymek zorunda kalma ihtimali ile karşı karşıyalar.

büyük ihtimalle
most likely

Which team is the most likely to win the championship? - Hangi takım büyük ihtimalle şampiyonluğu kazanacak?

I'll most likely win. - Ben büyük ihtimalle kazanacağım.

ihtimal
{i} likelihood

Is there any likelihood of his coming? - Onun gelme ihtimali var mı?

In all likelihood, you will pass the entrance exam if you use this textbook. - Büyük bir ihtimalle, bu ders kitabını kullanırsan, giriş sınavını geçeceksin.

ihtimal
{i} contingency
en iyi ihtimalle
most probably
en iyi ihtimalle
at best
en iyi ihtimalle
most likely
ihtimal
possible

That's possible but highly unlikely. - Bu mümkün ama son derece düşük ihtimal.

ihtimal
outlook
ihtimal
possibly
ihtimal
contingent
ihtimal
eventuality
büyük ihtimalle
Most probably
en kötü ihtimalle
worst case scenario
büyük ihtimalle
presumably
büyük ihtimalle
presumedly
büyük ihtimalle
very likely

Tom isn't very likely to know where Mary keeps her address book. - Tom Mary'nin adres defterini nerede sakladığını büyük ihtimalle bilmiyor.

He's very likely to be late. - O, büyük ihtimalle geç kalacak.

en kötü ihtimalle
at (the) worst
en kötü ihtimalle
at worst

You will be delayed for only thirty minutes at worst. - En kötü ihtimalle sadece otuz dakika geç kalmış olacaksın.

At worst, I will get an average mark. - En kötü ihtimalle, ortalama bir puan alacağım.

ihtimal
presumption
ihtimal
probability, likelihood, likeliness
ihtimal
probably, in all likelihood
ihtimal
odds

He beat the odds and was successful. - O, ihtimalleri yendi ve başarılı oldu.

Tom is well aware of the odds. - Tom ihtimallerin farkındadır.

ihtimal
probability, possibility, chance, contingency; probably, very likely, eventually
ihtimal
potentiality
ihtimal
verisimilitude
ihtimal
sight
ihtimal
peradventure
ihtimal
potential
ihtimal
probability (expectation)
Турецкий язык - Турецкий язык

Определение ihtimalle в Турецкий язык Турецкий язык словарь

ihtimal
Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, olasılık
ihtimal
Belki, ola ki
ihtimal
Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, olasılık: "Bana bak yavrum, evlenmek ihtimalim yoktur, buna inan."- H. E. Adıvar
ihtimal
Belki, ola ki: "İhtimal, semiz ve romatizmalı olan bu adam, suya ayağını bile değdirmemiştir."- F. R. Atay
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) (Haml. den) Mümkün olma, belki. Olması mümkün görünmek
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) Kabul eylemek
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) Yükselip götürmek
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) İhsana mukabil şükretmek
İHTİMAL
(Osmanlı Dönemi) Kızma ve hiddetlenmekten dolayı yüzünün rengi değişmek
İhtimal
(Osmanlı Dönemi) YAHTEMİL