The evidence corresponds to his previous statement.
- Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.
The statement is not wholly true.
- İfade tamamen gerçek değil.
I was confused by her expression.
- Onun ifadesi tarafından kafam karıştı.
The most infamous expression for the year 2011 is Kebab murders.
- 2011 yılının en kötü şöhretli ifadesi Kebap cinayetleridir.
He explained the literal meaning of the phrase.
- O, ifadenin tam anlamını açıkladı.
The phrase is meant to insult people.
- İfade insanlara hakaret etmek anlamına gelir.
I admit, my wording is a bit direct.
- İfademin biraz doğrudan olduğunu itiraf ediyorum.
I have to think about it. I'll try to find another wording.
- Düşünmek zorundayım. Başka bir ifade tarzı bulmayı deneyeceğim.
Sami's testimony was powerful.
- Sami'nin ifadesi güçlüydü.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
Express yourself as you please!
- İstediğiniz gibi kendinizi ifade edin.
Please feel free to express yourself.
- Lütfen kendinizi ifade etmekten çekinmeyin.
Men sometimes perceive expressing emotions as a sign of weakness.
- Erkekler duyguları ifade etmeyi bazen bir zayıflık işareti olarak algılarlar.
Expressing your feelings is not a sign of weakness.
- Duygularını ifade etmek, zayıflık belirtisi değildir.
The evidence corresponds to his previous statement.
- Kanıt, bir önceki ifadeye karşılık gelir.
There was a scornful note in his voice.
- Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.
Sami's testimony was extremely important.
- Sami'nin ifadesi son derece önemliydi.
I cannot express enough the importance of grammatical accuracy.
- Gramer doğruluğunun önemini yeterince ifade edemem.
There was a scornful note in his voice.
- Sesinde küçümseyen bir ifade vardı.