The salesman made some exaggerated claims in order to sell his product.
- Satıcı onun ürününü satmak için bazı abartılı iddialar ortaya attı.
These claims lack a scientific foundation.
- Bu iddialar bir bilimsel dayanaktan yoksun.
The allegations are completely unfounded.
- İddialar tamamen asılsız.
Tom denied the allegations.
- Tom iddiaları reddetti.
The allegations are completely unfounded.
- İddialar tamamen asılsız.
Can you prove the allegations?
- İddiaları kanıtlayabilir misin?
The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them.
- Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.
Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
Can you prove the validity of your assertion?
- İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?
So long as you have no evidence for your assertions, I am not having this conversation.
- İddiaların için bir kanıtın olmadığı sürece ben bu konuşmayı yapmıyorum.
Tom claims that he can taste the difference between these two brands of salt.
- Tom bu iki tuz markası arasındaki farkı tadabileceğini iddia ediyor.
I bet you're wondering how this works.
- Her iddiasına varım ki bunun nasıl çalıştığını merak ediyorsun.
His argument is more radical than yours.
- Onun iddiası seninkinden daha radikal.
This idea is the basis of my argument.
- Bu fikir benim iddiamın temelidir.
One organization allegedly controls the European drug market.
- İddialara göre, bir örgüt Avrupa uyuşturucu piyasasını kontrol ediyor.
She allegedly murdered him.
- İddiaya göre onu o öldürdü.