Tom has denied the allegations.
- Tom iddiayı yalanladı.
The allegations are completely unfounded.
- İddialar tamamen asılsız.
Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
The man claimed he didn't take the money.
- Adam parayı almadığını iddia etti.
Can you prove the validity of your assertion?
- İddianızın geçerliliğini ispat edebilir misiniz?
So long as you have no evidence for your assertions, I am not having this conversation.
- İddiaların için bir kanıtın olmadığı sürece ben bu konuşmayı yapmıyorum.
He knows better than to make such a claim.
- Böyle bir iddiayı ortaya atmayacak kadar akıllı.
I bet you're wondering how this works.
- Her iddiasına varım ki bunun nasıl çalıştığını merak ediyorsun.
The argument that smoking is injurious has become accepted.
- Sigara içmenin zararlı olduğu iddiası kabul edildi.
This idea is the basis of my argument.
- Bu fikir benim iddiamın temelidir.
One organization allegedly controls the European drug market.
- İddialara göre, bir örgüt Avrupa uyuşturucu piyasasını kontrol ediyor.
She allegedly killed him.
- O, iddialara göre onu öldürdü.