I must request you to obey my orders.
- Emirlerime uymanı istemeliyim.
As you requested, I have attached a recent passport-sized photograph.
- İstemiş olduğunuz gibi, yeni çekilmiş bir vesikalık fotoğrafımı ekledim.
I don't want to run into them.
- Onlara rastlamak istemiyorum.
I don't want to run such a risk.
- Böyle bir riske girmek istemiyorum.
I do not want to reject this claim.
- Ben bu iddiayı reddetmek istemiyorum.
Are you sure you don't want to consider another option?
- Başka bir seçenek düşünmek istemediğinden emin misin?
Tom called Mary to ask her whether she wanted him to buy some bread on his way home from work.
- Tom Mary'yi işten eve giderken onun biraz ekmek almasını isteyip istemediğini sormak için aradı.
Tom didn't want Mary to call him all the time.
- Tom Mary'nin her zaman kendisini aramasını istemiyordu.
We're here to demand justice.
- Adalet istemek için buradayız.
The reporters demanded to know why the mayor wouldn't talk to them.
- Muhabirler, belediye başkanının neden onlarla konuşmak istemediğini bilmek istediler.
Any emotion, if it is sincere, is involuntary.
- Herhangi bir duygu, eğer samimi ise, istem dışıdır.
You have only to ask for it and it will be given to you.
- Siz sadece onu istemek zorundasınız ve o size verilecektir.
If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
- Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.