Layla tried to forgive Fadil's infidelity.
- Leyla, Fadıl'ın ihanetini affetmeye çalıştı.
This report confirms his betrayal.
- Bu rapor, onun ihanetini doğruluyor.
This is a story of love and betrayal.
- Bu bir aşk ve ihanet hikayesi.
I'd rather die than betray my friends!
- Arkadaşlarıma ihanet etmektense ölmeyi tercih ederim!
To translate is to betray.
- Çevirmek ihanet etmektir.
Some even accused him of treason.
- Hatta bazıları onu ihanetle suçladı.
He was banished to an island for high treason.
- O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.
He was exiled to an island for the crime of high treason.
- O, vatana ihanet suçundan bir adaya sürgün edildi.
He was banished to an island for high treason.
- O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.
He was banished to an island for high treason.
- O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.
He was exiled to an island for the crime of high treason.
- O, vatana ihanet suçundan bir adaya sürgün edildi.
We called him a hero, but he betrayed us.
- Biz ona bir kahraman dedik ama o bize ihanet etti.
Tom betrayed Mary's trust.
- Tom Mary'nin güvenine ihanet etti.
I'd rather die than betray my friends!
- Arkadaşlarıma ihanet etmektense ölmeyi tercih ederim!